Medya-siyaset: TEHLİKELİ OYUN

Sonradan siyasetçiler ve medyadan dostlar tarafından medya-siyaset ilişkileri açısından önemle değerlendirilen anımı, değerli genç meslektaşım Veyis Ateş’in programında anlatmıştım, kısaca aktarayım, meraklısı detaylarını adımı youtube’e girerek izler.

Bir gazeteci olarak kendimi, yönettiğim TV kanalının yeni sahibi nedeniyle ülkenin en önemli yolsuzluk skandalının orta yerinde bulmuştum. Siyaset tarihine “Türkbankskandalı” olarak geçen gelişmeler zincirinin ana kahramanı yanı başımdaydı. Sürekli tehdit alıyor ve yaşamına dönük bazı girişimlerin de olabileceğine ilişkin bilgiler geliyordu. Kendisine -her ihtimale karşı- yaşadıklarını anlatan bir kaset hazırlaması tavsiyesinde bulundum, kabul etti, anlatayım dedi. Bu kaset, hemen yayınlanmayacak, başına bir şey geldiğinde kamuoyuyla paylaşılacaktı. Bu konuda tedirgindi, ben ise, bir gazeteci olarak yaşanılanların belgelenmesinde ısrarcıydım. Kendisine, “Beni ve haber kameramanı arkadaşlarımı bu görevden mazur gör, çünkü bizler sarı basın kartı sahibi gazetecileriz, bu çekimi yaptıktan en geç 24 saat sonra konuyu kamuya aktarmakla yükümlüyüz, bu kasetin çekimini, güvendiğin biriyle özel olarak yap, gerektiğinde aile bana ulaştırsın, ben de hemen yayınlayayım”dedim.

Akl-ı selim sahibi bir insandır, öyle yaptı, kardeşinin çekime hazırladığı bir amatör kameraya konuştu, kaset güvendiği insanların elinde kaldı, tutuklanıp, gözaltında kötü muamele gördüğünde avukatı ve kardeşi aracılığıyla elime ulaştı, 2 saat içinde yayına hazırlayıp, kamuoyuyla paylaştım.

28 Şubat’ın baskı günlerinde iktidara asker desteğiyle gelmiş hükümet o kasetin yayınlanmasıyla tarih oldu, ülke erken seçime gitmek zorunda kaldı. Benim payıma da yaklaşık 4 yıl işsizlik düştü...

Yanlış uygulama, yanlış tartışma...

Yok, hayır, başını bilmediğim, perde arkasını tam olarak göremediğim bir tartışmanın ortasına balıklama dalmaya niyetim yok. Benim derdim, medya-siyaset ilişkisinin “karanlık” yüzüyle ilgili.

Gazetecilik için en büyük tehdit, “zamanı geldiğinde kullanılmak üzere saklanmış” haberdir. Gazeteci, yukarıdaki örnek olayda da belirttiğim gibi, habere ulaştığı andan itibaren bu haberi en seri şekilde kamuoyuna aktarmak görevli, esasen, kamu görevi yapan, bu nedenle de demokratik sistem tarafından korunan bir meslek erbabıdır.

Şimdi, tozlu raflardan çıkan ve esas olarak “eskinin” haberlerinin siyasetin gündemini belirlediği garip bir dönem yaşıyoruz.

Bu, normal değildir.

10 yıl gecikmeli manşet...

AK Parti’nin “vesayet rejiminin” ağır baskısı altında iktidar olduğu 2004 yılına ait bir MGK kararının yaklaşık 10 yıllık bir gecikmeyle manşetlere taşınmış olmasını bir gazeteci olarak anlamam mümkün değil. Neden o gün değil de, bugün?.. O belge belli ki, hayli uzun zamandır bir “klasör”de duruyormuş, çünkü manşetin sahibi meslektaşın kendi ifadesiyle “bavul”da bile değil, hemen el altındaymış. Bu açıklama, bir yerlerde başka belgelerin de bulunduğunu, bu belgelerin, medya üzerinden siyasete şantaj amacıyla kullanılabileceğini işaret ediyor.

Bu tür uygulamalara günümüzde Avrupa’da sürgün hayatı yaşayan eski bir patronum da pek meraklıydı.

Yine meslek yaşantımda asla unutamayacağım bir anı: O patronun kanalının Ankara temsilcisiyim, memleket kadın başbakanın yönetiminde. Sosyal yaşamdan sorumlu editör meslektaşım, başbakanın askerliğini yapmakta olan oğlunun, izinli olduğu bir akşam bir gece kulübünde eğlenirken çekilmiş görüntülerini getirdi. Genç adamın hatalı bir durumu yok, yasal olarak evci çıkmış, eğleniyor. Görüntüyü, Ankara gece yaşamından hoş bir detay olarak İstanbul haber merkezine geçtik, yayınlanmadı. Aynı görüntüyü, aylar sonra, kanalın sahibi sermaye grubu ile hükümet arasında tartışma yaşanırken bir akşam anahaberde ekranda gördük!.. Berbat bir dille yazılmış bir haber...

Görüntüyü yakalamış editör arkadaşımla birlikte o akşam yaşadığımız üzüntüyü anlatamam.

Bunca deneyim yaşamış bir meslek insanı olarak uyarıyorum: Siyasete kasalarda, bavullarda biriktirilmiş haberlerle medya üzerinden “ayar çekmek” tehlikeli bir oyundur!.. Bu oyunun kazananı olmaz, kaybedeni çok olur...

Sakın, bu sözlerimi, bir kavga ortamında dile getirilmiş tehdit olarak algılamayın, endişe yüklü bir uyarı olarak kabul edin...

Yaşımız kemale erdi, deneyimleri paylaşma zamanıdır...