Megalo-idea değil, Megalo-manyak’lık…

Küresel düzeyde yaşanan akıl tutulması acaba neyle izah edilebilir? 

Bu kadar ötekileştirici, dışlayıcı, tahrik edici, hasmane bir tutumun devletlerin politikası olarak dünya üzerinde hüküm sürmeye başlaması çok kaygı vericidir. 

Siyasi krizler, ekonomik savaşlar, sosyal buhranlar adeta kıyamet alameti gibi... Asıl korkunç olan ise kimi yönetimlerin ütopyalarının kıyamet senaryolarını besleyecek bir zihni arkaplana sahip olması… 

ABD yönetiminde etkili olan evanjelistlerin veya neoconların da, İsrail yönetiminin de kendilerine göre ütopyaları var ve bu ütopyanın peşinde koşarken irrasyonel politikalar uyguluyorlar. 

Dini hezeyanlar koca koca ülkelerin iç ve dış politika davranışlarını şekillendiriyor. 

Ülkelerin büyük idealleri, hedefleri, kendince kızıl elmaları elbette olabilir, ama bugün yaşanan çok daha farklı bir durum. 

Megalo-idea büyük ülkü, ideal, fikir anlamında kullanılıyor. 

Aslında Rumların geliştirdiği bu kavram, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden beri Rumların Bizans İmparatorluğunu yeniden kurma hayalini yansıtıyor.   

Bugün ise farklı megalo-idealar peşinde koşan ülkeler var. 

Yeni dünya düzeni diye kendi tuhaf fikirlerini hâkim kılmaya çalışan, bunu yaparken dünyanın düzenini altüst eden bu yaklaşımların büyük bir sorun oluşturmaya başladığı söylenebilir. 

Buna bir yönüyle ‘megalo-manyaklık’ diyebiliriz. 

Tek süper güç olma ve dünyanın geri kalanını dize getirme anlayışı, böyle bir büyüklük hezeyanına, kibrine ve şımarıklığına dayanıyor. 

Tarih boyunca hep kendisini asil ırk, seçilmiş kavim, büyük kehaneti gerçekleştirecek seçilmiş kişi görenler olmuştur. Bunlar hiçbir zaman ana akım, belirleyici güç, merkez aktör olamamıştır. 

Bugün ise açıkça bir ‘büyüklük kuruntusu’, ‘süper güç kibri’ gelişiyor. 

Aslında bu tür siyasi rahatsızlıklar gerçekliğe dayanan bir özgüven patlamasını değil, ezikliğin getirdiği bir aşağılık kompleksini yansıtır. 

Küresel siyaseti olumsuz etkileyen bu siyasi akıl tutulmasının sebebi yönetim erkinde görülen beyin hasarıdır. İrrasyonaliteye savrulup bütün dünyaya bunu kabul ettirme, olmayacakları olur yapmaya çalışma hali… 

Siyasal psikolojideki bozulma, küresel bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Marjinalliğin kendisini dayattığı bu hale karşı umumi efkârın ve sağduyunun galip gelmesi kaçınılmazdır. 

Dünya ideolojiler arasında, sınıflar arasında, din ve mezhepler arasında çok savaşlar, mücadeleler görüşmüştür. 

Evanjelistlerin mesiyanik/masonik yaklaşımlarının bu boyutta bir soruna dönüşmesi ise ayrı bir beladır. 

Bütün dünya ülkelerini ve dünya barışını etkileyen ise bunun büyük devletlerin resmi ideolojisi ve ana yönlendiricisi gibi bir pozisyona gelmesidir.

Medeniyetler çatışması gibi sunulan bu durum, aslında bir grubun hezeyanlarını yaşama geçirme girişiminden başka bir şey değildir.

Megalo-manyaklığa karşı bütün ülkelerin yapması gereken ise ortak aklı, vicdanı ve sağduyuyu harekete geçirmektir. 

(Aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ederim.)