Meğer darbe ‘Geliyorum’ demiş...

Gizleyecek değilim: Bu yazının esin kaynağı Fuad Ajami’dir... Bilen biliyor: Prof. Ajami İslâm Dünyası’na içeriden ama dışarılıklı biri gibi bakan garbzede sosyal bilimcilerin ilk sıralarında yer alır. Bu yazıya geçtiğimiz günlerde Washington Post gazetesinde yayımlanan Mısır üzerine yazısını okuyunca niyetlendim.

Onun bir cümlesi zihnimi açıp beni araştırmaya sevk etti, karşıma çıkan bilgiler Mısır’da yaşananları daha iyi görmeme sebep oldu.

Hani herkes Muhammed Mursi’nin bir yıllık cumhurbaşkanlığı sırasında hangi hataları yaptığıyla ilgili ya; Prof. Ajami olaya farklı bir açıdan yaklaşmış yazısının sonuna doğru. Mursi’nin askerlerle iyi geçinmeye çalıştığını, İsrail ile ilişkileri sona erdirmek bir yana Hamas ile İsrail arasında kasım ayında ateşkes sağladığını ve ABD’yle ilişkilerine özel önem verdiğini yazmış...

Eee? Öyleyse neden devrildi Mursi? “Ne yaptığı önemli değildi” diyor ve ekliyor Prof. Ajami: “Karşısındaki güçler ne yaparsa yapsın cumhurbaşkanlığını sonlandırmaya kararlıydı. Mursi’nin sonunu getiren gösteriler gençlerin işi değildi. Naguib Sawiris adlı bir milyarder işadamı parasını ve medya gücünü muhaliflerin emrine sundu. Eski nizam, iktidarını elden bırakmaya razı değildi.”

“Sawiris kimlerle bu işi kotarmış olabilir?” soruma cevap ararken Esam al-Amin’in iyi araştırılmış ‘Büyük tezgâh’ başlıklı makalesiyle karşılaştım. Sawiris ve dostlarını, süreç içerisinde neler yaptıklarını, içte ve dışta kimlerden destek aldıklarını, Mursi’yi deviren tezgâhta ABD’nin rolünü pek güzel anlatmışal-Amin...

Kanıtlarıyla hem de...

‘Fulool’ diyormuş Mısırlılar ülkelerinde yolsuzluk ve adam kayırmaca sayesinde zenginleşmiş işadamlarına... Fulool ‘derin devlet’ ile irtibatlıymış... Aralarında Amr Moussa, Hamdein Sabbahi ve Mohammed ElBaradai’nin de bulunduğu, seçimlerde oyları yüzde 25’in altında kalmış politika heveslilerini de ‘Milli Selamet Cephesi’ (NSF) adıyla bir grup oluşturmaya onlar yönlendirmiş...

Naguib Sawiris’in de içinde yer aldığı grubun sözcülüğünü ElBaradei üstlenmiş...

Başka, başka? 2012 yılı kasım ayında Suudi Arabistan istihbaratının başı Prens Bandar bin Sultan’ın CIA aracılığıyla Amerikalılara iki ayrıntılı plan sunduğunu yazıyor al-Amin. ‘A Planı’ Mursi’yi aralık ayında bir darbeyle devirmekmiş... ‘B Planı’ ise, istikrar bozucu halk hareketlerini Mursi devrilene kadar sürdürdükten sonra Müslüman Kardeşleri sandıkta yenecek biçimde muhalefeti birleştirmek...

Yazar, “Amerikalılar planı biliyordu, kulakları üzerine yatmayı tercih ettiler” diyor...

Önce ‘A Planı’nı içine suikast katarak denemişler, ama sâdık bir koruma 5 Aralık tarihi için planlanmış suikastı fâş edivermiş...

Al-Aminbu planın ‘Al-Shaab’ gazetesinde deşifre edildiğini kanıtolarak sunuyor...

İlk planda başarısız olunca ikincisi devreye sokulmuş anlaşılan; sokakları hareketlendirme ve darbe sonrası muhalefeti birleştirip sandıktan farklı bir tablo çıkartma planı...

“2013’ün mart ayında birdenbire kendilerine ‘Temerrüd’ (isyan) ismini uygun gören bir grup ortaya çıktı” diyor yazar. Amaçlarının, Mursi’nin seçimde aldığı 14 milyon oydan fazla imza toplamak olduğunu ilân etmişler... Sawiris milyonlarca dolarını Temerrüd’ün kullanımına tahsis etmiş... Mübarek döneminin bütün unsurları imza toplamak üzere devreye girmiş...

Medya geri kalır mı? Bir düzineden fazla özel kanal ile al-Arabiyya televizyonu derhal habbeden kubbe yapan yayınlara başlamış... Toplanan imzaların sahihliğini sorgulamadıkları gibi Tahrir’de toplanan kalabalığı olduğundan beş misli, on misli göstermeyi de ihmal etmemişler...

Ülkenin öndegelen hukuk otoriteleri ekranlara çıkıp Mursi’nin neden gitmesi gerektiğini hukuku çarpıtma pahasına savunmuşlar...

Elektrik kesintileri, benzin kıtlığı da tam bu sırada çıkmış...

Suudluların ‘Okaz’ gazetesi, ardından yarı-resmi el-Ahram darbeyle sonuçlanacak süreci günler öncesinden en ince ayrıntılarına kadar yazmış... El-Ahram “İstifa etmezsen devrileceksin”  manşetiyle çıkmış...

Peki ya Amerika’nın rolü? Onu da anlatırım.