16 Nisan referandumu öncesi cevaplayamadýðým dört duruþ vardý.
Birincisi, AK Parti ile isimleri özdeþleþmiþ devlet ve hükümet adamlarýnýn bazýlarý bir türlü ‘Evet’ demiyordu. Neden?
Yine ‘Evet’ demeleri beklenen/umulan, geçmiþin AK Parti destekçisi bazý gazeteciler ve yazarlar ‘Evet’ dememek için kýrk dereden su getiriyordu. Döndüler dolaþtýlar son güne kadar kalemlerinden bir ‘Evet’ kelimesi çýkmadý. Bunlardan biri 48 saat öncesinde neden ‘Hayýr’ diyeceðini bile yazabildi. Neden?
Bu insanlar neden böyle yaptýlar? Cumhurbaþkaný Erdoðan’dan bekledikleri iltifat mý gelmedi? Her þeyin en doðrusunu kendilerinin bildiði inancý ile mi ‘Evet’in bu millet için hayatî olduðunu göremediler? Yoksa bir þey mi duydular, bir þey mi fýsýldandý da ‘Hayýr’ çýkacaðýna kesin inandýlar?
Ýkinci anlamaya çalýþtýðým duruþ CHP’nin duruþuydu. CHP maça asýlmýyordu. ‘Evet’ cenahýnda bir yandan Cumhurbaþkaný Erdoðan, bir yandan Baþbakan Yýldýrým neredeyse her gün iki þehrin meydanlarýndaki coþkulu kalabalýklara hitap ediyorlardý. CHP’deki bu rehavetin sebebi neydi? Büyük þehirlerde bile meydanlarý deðil, salonlarý tercih ediyorlardý. Neden?
Mana veremediðim bir tavýr da, CHP Genel Baþkaný Kýlýçdaroðlu’nun kendisini yakacaðýný bile bile 15 Temmuz için “kontrollü darbe” safsatasýný þehitlerin ruhunu rencide etme, þehit ve gazi ailelerini küstürme/kýrma pahasýna tekrarlayýp durmasýydý. Neden?
Üçüncü cevaplayamadýðým duruþ Avrupa’nýn tavrýydý. Israrla Erdoðan düþmanlýðý ve ‘Evet’ aleyhtarlýðý yaptýlar. PKK’nýn ‘Hayýr’ gösterilerine izin verir, destek olurken ‘Evet’ aleyhine tertiplere giriþtiler. Hollanda’da vatandaþlarýmýza atlarýyla itleriyle saldýrdýlar. Bu tavýrlarýnýn ‘Evet’e yarayacaðýný bildikleri halde ýsrarla duruþlarýný deðiþtirmediler. Neden?
CHP ve Avrupa ‘Hayýr’ çýktýktan sonra Cumhurbaþkaný Erdoðan’dan hesap sorma zemini hazýrlamak için mi böyle yaptý?
Dördüncü duruþ, biraz anlamýþ olsam da FETÖ’nün referandum öncesinde “bahar müjdesi” verip durmasýydý. F. Gülen “Yanýlmayan Salih Zat” sapýklýðý ile inadýný sürdürüyordu ama çok kesin konuþuyordu. 21 Mart’ta, “Bahar öyle þaþaalý olacak ki Kanuni devri yanýnda sönük kalacak. Büyük baharýn arefesindeyiz” diyordu. FETÖ’nün firari kilit isimlerinden Abdullah Aymaz, Mart baþýnda “Zaman Amerika”da yayýmlanan “Bahar: Cihetsiz kuþ sesleri” baþlýklý yazýsýnda, cezaevindeki FETÖ mensuplarýnýn baharýn gelmesiyle birlikte serbest kalacaðýný söylüyordu. Neden?
Bence bu “neden” sorusunun cevabý, sözünü ettiðim duruþ sahiplerinin referandumda kesin ‘Hayýr’ çýkacaðýna inanmalarý/inandýrýlmalarýdýr.
Þimdi AGÝT’in referandumu þaibeli kýlmaya çalýþmasýna, CHP’nin ‘Evet’i gayri meþru ilan etmesine, “gerekirse Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesine” gideceðiz demesine ve halký sokaða çaðýrmasýna, Batý cephesinin “hele kesin sonucu bir görelim” havasýna bakýnca epey iþkilleniyorum. Bizim bilmediðimiz ne vardý da ‘Hayýr’ için kesin umut beslenmiþti.
Hele FETÖ’nün sosyal medyadaki tetikçilerinin ‘Evet’ten sonraki hýrçýnlýðýný ve þaþkýnlýðýn görünce bir ‘Hayýr’ kumpasý kurulduðuna ve Türkiye’nin ‘Evet’ diyerek bu kumpasý bozduðuna inanýyorum. Öyle ki bu FETÖ tetikçileri, 16 Nisan gecesinden itibaren halký sokaða dökmeyen CHP’yi eleþtirdiler. “Muhalefet her bedeli ödemeyi göze alarak sokaða inmeli. CHP bu kafayla giderse Erdoðan 2029’a kadar Cumhurbaþkaný olur” dediler.
15 Temmuz’a darbe diyemeyenler, þimdi de Türkiye’nin ‘Evet’ kararýný kabullenmeye yanaþmýyorlar…