Bu yaz, ekonomiden baþlamak üzere birçok sorunun cevabýný alacaðýmýz bir zaman dilimi olacak. Bu sorularýn içinde þimdiye deðin hiç sormaya cesaret edemediðimiz ya da bir þekilde bize sordurulmayan sorular da var. Örneðin þu durmadan inen faizler meselesi. ‘Faizler inmeye devam edecek mi?’ Bakýn sorduðumuz soru en çok bu. Þu soruyu kimse sormaya cesaret edemiyor: ‘Faizin üzerine oturmayan, banka sistemini de faiz üzerinden deðil de iþletme kârlýlýðý üzerinden çalýþtýran bir sistem mümkün mü?’ Bizce mümkün, hatta daha ileri giderek þunu söyleyelim; sistemin bugünkü bu haliyle devam etmesi mümkün deðil, þöyle anlatalým:
Faiz dediðin nedir ki?
Banka sermayesi, sanayi sermayesinin paraya dönüþmüþ ‘fazlalarýný’ toplayarak daha ‘kârlý’ alanlara bu sermayeyi yönlendirir, bundan da, yapýlacak yatýrýmlarýn getirisini aþmamak kaydý ile bir kâr alýr. Buna bazý iktisatçýlar ‘paranýn zaman deðeri’ derler ki bu, bugün anladýðýmýz anlamda faiz deðildir ama faizin kökenidir. Ýsveçli iktisatçý Wicksell ‘eðer ki bir ekonomide yapýlan yeni yatýrýmlarýn ortalama kâr oranlarý, faiz oranýndan düþükse orada sorun var’ der ki, doðrudur. Bu, baþaþaðý giden, çürüyen ve çürümüþ finans-kapitalin hâkim olduðu bir ekonomi olmuþtur. Ýþte bizim (bugünkü) faiz de budur. Bu çürümüþlüðün bir diðer göstergesi de o ekonomide gelir daðýlýmýndan daha hýzlý olarak servet daðýlýmýnýn bozuluyor olmasýdýr. Gelir, bir zaman diliminde elde ettiðimiz kazançtýr. Servetin aksine dinamiktir. Gelir daðýlýmý çok bozuk olursa, gelir daðýlýmýndan daha hýzlý servet bozulmasý olur. Harcayamayacak ve yatýrým yapamayacak kadar çok geliri olanlar servetlerini banka sermayesine yönlendirir ve daha fazla faiz alýrlar. Finans kapital ekonominin kendisi olur ki bu çöküþtür. Faiz ve türev gelirleri hýzla artar, yatýrýmlar geriler, ücretler düþer. Bugün dünyada, servet daðýlýmý gelir daðýlýmýndan daha bozuktur.
Ýþte bugünkü durum aynen budur; servet sahipleri ve dinamik sermaye birikimlerini çeviren kurumlar bunlarý yatýracak alan bulamýyor, servetleri pasifinde toplayan banka sermayesi de bunlarý dinamik sermaye çevrimine dönüþtüremiyor, türev ürünlerdeki balonlar da krizle birlikte yüzlerinde patlamaya baþlayýnca, faizler zorunlu olarak inmeye baþladý. Çünkü artýk Wicksell’in dediði gibi, ortalama sanayi kârlýlýðýndan yüksek faiz üreten bir sistem ortada yok. Bu, 2008 kriziyle batmaya baþladý. Yani faizler yalnýz resesyon tehlikesi duyan merkez bankalarýnýn marifeti ile inmiyor, merkez bankalarý yalnýzca piyasayý takip ediyorlar, faizler, özellikle 1970’lerin baþýndan itibaren kurulan kalpazan çevrimi yýkýldýðý için düþüyor.
Yaþanýlan herkes için kriz deðil
Bu iþin teorik hikayesi. Þimdi gelelim güncele; bu hafta baþýndan beri iki önemli merkez bankasý, Avustralya ve G. Kore merkez bankalarý faiz indirdiler; geçen yazýda Avustralya analizini yaptýk, tekrar edelim ki, bu çok önemli bir adým. Avustralya, dünya ekonomisi için az konuþulan ama çok önemli bir ülke. Sanayi ve endüstriyel tarým alanýna giren birçok hammaddenin ihracatçýsý çünkü. Faiz indirmesi parasýnýn deðerini düþürüyor ve temel emtialarda fiyat normalleþme sürecine katký yapýyor. Öte yandan G. Kore, yüksek teknoloji ürünlerde pazarý Japonya’ya öyle kolay kaptýrmayacaðý iþaretini faiz düþürerek verdi. Bu yeni bir pazar kapýþmasý ve yeni bir dönem. Artýk söyleyelim, yaþanýlanýn herkes için kriz olduðunu söyleyemeyiz. Dolayýsýyla bu krizden çok, bir dönüþüm. Þimdi krizi yaþayan bu yapý, bütün 20. yüzyýl boyunca ulus-devletleri onlarýn hiyerarþisini ve sistemini üretti. Bütün bu batýk borç çevrimi de buraya dayalý zaten.
Doðalgaz fiyatlarý da yalanmýþ!
Bu hikaye yalnýz faiz tarafýndan yýkýlmýyor; bakýn size ilginç bir haber; Financial Times, Avrupa’da doðalgaz fiyatlarý konusunda raporlama yapan kuruluþlarýn, üretici kuruluþlardan aldýklarý fiyat raporlarýný ve verileri öteden beri manipülasyon amaçlý çarpýttýklarý için baþta Norveç Statoil olmak üzere, birçok üretici ve banka tarafýndan suçlandýðýný ve gaz daðýtýmý yapan kuruluþlarýn veri paylaþmayý durdurduðunu yazdý. Biliyorsunuz daha önce de Gazprom, manipülasyon amaçlý, fiyatlarýný sýzdýrmýþtý. Bu haberler ve ötesi þunu ortaya koyuyor, piyasa bilgi ile çalýþýr, bilginin olmadýðý yerde doðru fiyat dolayýsýyla piyasa olmaz.
Bugün ortaya çýkýyor ki, önümüze gelen ve bize dayatýlan hiç bir fiyat normal piyasa mekanizmasý ile belirlenmemiþ, birileri olan biteni piyasa diye bize yutturmuþ. Þimdi bu çevrim çözülüyor. Financial Times’ýn haberinde olduðu gibi, zincir kopunca herkes birbirini ele veriyor ve çatýþýyor. Türkiye, doðalgazda çok kazýk yedi. Þimdilerde uyandý, geç mi, belki bu tartýþýlýlýr ama yalnýz doðalgaz meselesi deðil, siyasi birçok konu da böyle. Barýþý yakaladýk geç mi diye de sorabilirsiniz, bence bunu sormayýn. Bütün bu ayaðýmýza gelen fýrsatlarý deðerlendirmeye bakýn. Ama o eski ezberleri bozarak.
Örneðin faize dayalý bir ekonomi nasýl mutlak doðru deðilse, þimdiye kadar karþýnýza çýkan doðalgaz fiyatlarý nasýl doðru deðilse, þu an geçerli olan siyasi sistemin de tek demokrasi doðrusu olduðunu kim söyleyebilir...