Fýrat’ýn doðusuna harekât yaklaþýnca, “tanýdýk” bir müzmin hastalýk yine nüksetti.
Türkiye 30 yýldýr terörle mücadele ediyor. PKK/YPG’nin yaný sýra, son yýllarda ABD imalatý DEAÞ ve ABD aparatý FETÖ ile mücadele de eklendi.
Anlayacaðýnýz Marksist lejyonerlerden, “Allah adýna”(!) Müslüman öldüren “sarýklý þövalyeler”e veya “alný secdeden kalkmayan”(!) “Ýngiliz askerleri”ne kadar; farklý kýlýklara bürünen bütün terör örgütleriyle; sýnýrsýz dýþ desteðe raðmen baþetmiþtir, bu harekâttan da yüzünün akýyla çýkacaðýndan kimsenin þüphesi olmamalýdýr.
Aslýnda Türkiye, kendilerinin de “terör örgütü” dedikleri halde her türlü desteði veren Ýngiltere, Ýsrail, Fransa, Almanya, Ýtalya, Amerika, Rusya, Suriye, Irak, Ýran, Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri ile savaþarak PKK’yý bitirme noktasýna getirmiþtir.
Türkiye, bütün bu yoðun desteðe raðmen bu istismarcý örgütü, çok daha kýsa sürede tarihin çöplüðüne gömebilirdi.
Çoðunu Kürtlerin oluþturduðu 50 bin insanýmýzý katleden, Türkiye’yi milyarlarca lira zarara sokan PKK, 30 yýllýk ömrünü dýþ destekten ziyade, bizatihi devletten ve toplumun bir kesiminden aldýðý desteðe borçludur.
PKK, CHP diktatörlüðünün ýrkçý politikalarýnýn eseridir.
Bir yandan Kürtlere zorla, “Türk’üm…” dedirtirken, diðer yandan da askerî okullardaki Güneydoðulu öðrencileri evine gönderen tek parti diktatörlüðünün ektiði fitne tohumlarý, çok geçmeden bu milletin kucaðýna nur topu gibi bir “Kürt Meselesi” vermiþtir.
Sonraki iktidarlar da, baþ edemedikleri en zalim bürokratlarý cezalandýrmak için “sürgün bölgesi”ne göndererek Kürtleri cezalandýrmýþtýr.
PKK’lý terörist ile Kürtleri ayný kefeye koyan askerlerin insanlýk dýþý muamelelerini de buna eklerseniz, “Devletin Kürt gençleri daða göndermek için elinden geleni yaptý” tespitimizi abartýlý bulmazsýnýz.
Yani PKK, CHP’nin ektiði, sonra gelenlerin de sulayýp “gübreleyerek” itinayla büyüttüðü bir hýyanet aðacýdýr.
PKK ile mücadelenin en kritik aþamasý, bunun bir “Kürt meselesi” olmadýðýnýn anlaþýlmasý ve anlatýlmasý dönemidir. Çünkü terörün bitmesini istemeyenler özellikle “Kürt Sorunu” diyorlardý. CHP’nin hazýrladýðý terör raporunun adý bile “Kürt Sorunu Raporu”ydu.
Bugün geldiðimiz noktada, devletin teröre; dolaylý da olsa destek verdiðini söylemek mümkün deðildir. Merhum Özal’dan itibaren doðru teþhis konmuþ, Sayýn Erdoðan ile birlikte de doðru tedavi hýzlanmýþtýr.
Ancak, “Teröre karþýyýz” türü yuvarlak lakýrdýlarýna aldýrmayýn; PKK terörünün baþ mimarý olan CHP ve yandaþlarýnýn desteði aynen devam ediyor.
Ve bu destek, terör örgütüne yönelik harekâta giriþildiði bu tür günlerde daha da artýyor. Üstelik de “Askerimiz ölmesin” gibi hiç kimsenin “hayýr” diyemeyeceði argümanlar üzerinden çirkin ve sinsi bir destek yürütülüyor. “Suriye bataklýðýnda ne iþimiz var” ifadesi, “O bataklýktaki pislikler ülkemize aksýn” demektir. “Çözüm” olarak “Suriye ile görüþün” diyen CHP ve ulusalcý kafalar, karþýmýzda bir “devlet” olmadýðýný bilmeyecek kadar ahmak olamazlar. Her þeye raðmen halk düþmaný Nusayri diktatörlüðünü “devlet” olarak görüyorlarsa, neden sekiz yýldýr Esad’a “Madem devlet isen, bizim masum evlatlarýmýzý katleden teröristleri ülkende barýndýrma” demediler?
Bunlarýn hepsi hikaye… Asýl bataklýk, Kýlýçdaroðlu’nun “Erdoðan karþýtý herkesle anlaþma politikasý”yla HDP ve PKK’ya yanaþmasýdýr. Dikkat edin, CHP 7 Haziran’dan bu yana, PKK’ya karþý adam gibi bir tavýr koyamýyor. Tam aksine Kýlýçdaroðlu ve etrafýnda býraktýðý bir avuç mezhepçi marjinal, bu çok önemli harekâtý zaafa uðratmak için yýrtýnýyor. Tezkereyi, “içi sýzlayarak” onaylamak bu durumu asla deðiþtirmez.
Allah’ýn izniyle bu harekâtýn askerî bölümü hakkýnda endiþeye mahal yoktur. Asýl endiþe edilmesi gereken, askerimizin; caný pahasýna yürütmekte olduðu bu önemli mücadeleyi zaafa uðratmaya çalýþan bu zihniyet ve onlarýn medyadaki temsilcilerinin, Haçlý müttefikleriyle birlikte yürütecekleri kirli operasyonlardýr.
Vatanýný ve milletini seven herkes bu “Ýstiklâl Mücadelesi”ne tam destek vermelidir.