Memur maaşları aleniyet skandalı

Bu yazıyı senede iki kez, muntazaman, yaklaşık on beş senedir, 28 Şubat günlerinden bu yana, Ocak ve Ağustos aylarında yazıyorum.

Ben yazmaktan sıkıldım, Maliye Bakan(lığ)ı duvar, sağır ve dilsiz rolü oynamaktan sıkılmadı.

Üstelik o tarihlerden günümüze çok sayıda hükümet geldi, geçti ama bu sağır-dilsiz tavrı değişmedi.

Yazmaktan sıkıldım diyorum ama yazma olanağım sürdüğü sürece senede iki kez bu yazıma okurlar şahit olacaklar.

Birileri de, senede iki yazıyı kurtarmak için aynı yazıyı koyuyor demesinler diye de yazıları özellikle yeniden yazıyorum.

Memur maaşları senede iki kez yükseltiliyor; burada tartışmak istediğim söz konusu maaş artışlarının hangi kriterlere göre ve hangi yöntemlerle yapıldığı değil.

Yaklaşık her gazetede “Hangi memur, ne kadar maaş alacak” diye tablolar yayınlanıyor.

Birin dördündeki müsteşardan, on üçün üçündeki memura kadar bugünkü maaşını, 2014 maaşını, Ocak 2015, Temmuz 2015 maaşlarını biliyoruz bu tablolar sayesinde.

Bu arada aynı bilgiler yaklaşık tüm devlet memurları, genel müdürler, öğretmenler, kaymakamlar, doktorlar, mühendisler, başkomiserler, profesörler, doçentler, vaizler, avukatlar için de yayınlanıyor.

Tüm bu çalışanların derecelerini, maaşlarını kuruşu kuruşuna biliyoruz.

Ancak, bu arada 28 Şubat günlerinden günümüze maaşlarını göremediğimiz devlet memurları da var.

Bunlar önce sadece subaylar ve astsubaylar idi, şimdi bu görünmezlik perdesinin arkasına yargı mensuplarının maaşları da girdi.

Üniversitede gençlik günlerimizde, 28 Şubat öncesi, kendi aramızda şakalaşır, bir yardımcı doçentin, doçentin, profesörün maaşını binbaşı, albay maaşlarıyla mukayese eder, “Eh, binbaşı seviyesine gelebildik” derdik.

O tarihlerde, en azından, hem üniversite çalışanlarının, hem de subay ve astsubayların maaşları aleni idi.

Bu aleniyet günümüzde askeriye ve yargı için kaldırıldı.

Artık, bir yardımcı doçentin teğmen mi, yüzbaşı maaşı mı aldığını göremiyoruz, gençler şimdi bu şakaları yapamıyorlar.

Çok net söylüyorum, böyle demokrasi ve hukuk devleti olamaz.

Maliye Bakanımız İngiltere’de kariyer yapmıştır, çok iyi bilir, 1215 Magna Carta’tan günümüze demokrasi ve hukuk devleti demek kamu parasının aleniyeti demektir.

2013 Türkiye’sinde 1215 İngiltere’sinin gerisine mi düşeceğiz?

İngiltere Maliye Bakanının asla yapmayacağı bir şeyi kendimize nasıl reva görebiliyoruz?

Bu maaşların tümü vergi mükelleflerinin parasıdır ve kamu çalışanlarının maaşları SAKLANAMAZ, GİZLENEMEZ, ALENİYET DIŞINA ÇIKARILAMAZ.

Televizyonda bu konuyu tartıştığımız bir zaman bir izleyicimizin “bilgi edinme kanunu” çerçevesinde ilgili bakanlığa başvurduğunu ve ilgili bakanlıktan da “bu konunun özel hayat çerçevesinde ele alınması gerektiği” yönünde APTALCA bir cevap aldığını biliyorum.

Müsteşarların, doktorların, vaizlerin, avukatların maaşları özel hayat olmuyor da askerlerin ve yargı mensuplarının maaşları özel hayat oluyor öyle mi?

Burada bir kez daha belirtmek isterim, ülkemizde subaylar ve yargı mensupları da hiç ama hiç yüksek maaş almamaktadırlar, bir generalin, bir ağır ceza mahkemesi reisinin maaşları çok daha yüksek olmalıdır ama sorun zaten aldıkları maaşın düzeyi değildir, aleniyet kapsamı dışına taşınmasıdır.  

Bu maaşları, senede iki kez, basına Maliye Bakanlığı veriyor herhalde.

Maliye Bakanlığı kamu parasını kullanır, toplar, harcar; bu alanda hiçbir aleniyet dışı işlem KABUL EDİLEMEZ.

Tüm kamu çalışanlarının maaşlarını vergi mükellefleri öderler, bunların bir bölümünün alenileşemediği ülkeler ikinci, üçüncü sınıf demokrasilerdir, kimsenin ülkemizi bu duruma düşürmeye hakkı yoktur, bu bir devlet skandalıdır.

MALİYE BAKANINI BU KONUDA AÇIKLAMA YAPMAYA DAVET EDİYORUM. MALİYE BU 28 ŞUBAT ÇİRKİNLİĞİNİ DAHA NE KADAR SÜRDÜRECEK?