Memur maaşlarının anlaşılamaz başka bir yüzü

Bu konuyu galiba 2000 senesinden günümüze senede iki kez yazıyorum, şimdilik on iki senedir bir netice alamadım ama umutluyum.

Memur maaşları bizim toplumumuzda, haklı gerekçelerle, en sıcak konuların başında gelir.

Memur sayısının yüksekliği bir nedendir, devletçi gelenek bir nedendir, tarihimizin bürokratik bir tarım imparatorluğuna dayalı oluşu da muhtemelen bir başkası.

Son anayasa değişikliği ile gündeme gelen atipik bir toplu sözleşme sistemi, meselenin uyuşmazlık sonrası Hakem Kuruluna gitmesi, aynı süreçte bazı sektörlerde grev hakkının sınırlanması bu sene konunun daha detaylı tartışılmasına neden oluyor.

Siyasal iktidarın küresel kriz ortamında bütçe disiplinine sadık kalmak istemesi de çok önemli ve olumlu bir nokta.

Tüm bunlar memur maaşlarına ilişkin güncel tartışma konuları.

Memur maaşları konusunda, bendenizin 2000 senesinden günümüze senede iki kez yazdığı konu ise bu sene yine havada kaldı.

Son söyleyeceğimi baştan yazarak konuya gireyim: Sinek küçüktür ama mide bulandırır.

Memur maaş artışları 2012 senesi için 4 artı 4 olarak kesinleşince her kademedeki memur için Maliye Bakanlığı çıkışlı ve memurların Temmuz 2012’de eline geçecek maaşları gösteren bir tablo gazetelerde yer aldı.

Bu tabloda müsteşarlar var, genel müdürler, şube müdürleri, hizmetliler, öğretmenler, kaymakamlar ve polis memurları var.

Doktorlar, hemşireler, mühendisler, profesörler, avukatlar da var.

Peki kimler yok?

28 Şubat günlerinden beri subaylar, astsubaylar yok.

Yanılmıyorsam 2004’den beri de hakim ve savcılar, yani yargı çalışanları yok.

Bir demokraside kabul edilemez bulduğum bu konuyu senelerdir yazıyoruz ama bir santim ilerleme olmuyor.

Üniversitede asistanlık, yardımcı doçentlik yıllarımızda bu tablolar yine yayınlanırdı, bir doçentin, bir profesörün maaşının subaylara oranla nasıl nispi olarak gerilediğini görür, bu durumla biraz da dalgamızı geçerdik.

Eski senelerde tuğgeneral maaşına tekabül eden bir profesör maaşının binbaşı, yüzbaşı maaşı düzeyine kadar indiğini yaşadık, bunu biraz eleştirdik, özeleştirisini de yaptık.

Bugün ise devlet üniversitesinde çalışan bir profesörün, bir doçentin maaşının hangi subay ya da astsubay maaşı düzeyine kadar gerilediğini göremiyoruz bile çünkü senede iki kez yayınlanan, Maliye Bakanlığı çıkışlı bu listelerde artık askerler ve yargı çalışanları yok.

İleri bir demokraside böyle bir durum kabul edilemez.

Bütçe performansında büyük başarıların altına imza atan Maliye Bakanlığı’nın böyle bir işe alet olmasını da bir maliye hocası olarak çok yakışıksız buluyorum.

AK Parti’nin denizi geçip derede boğulmasına da mana veremiyorum doğrusu.

Memur maaşları, kimin maaşı olursa olsun, vergi mükellefinin parasıdır ve vergi mükellefinin parasının nereye, nasıl harcanacağını en küçük detayına kadar bilmesi demokrasinin alfabesidir; memur maaşları asla ve asla özel yaşam alanı konusu değildir

Bu konuyu ekranlarda da dile getirdik, izleyicilerimizin bir bölümü, bilgilenme hakkına dayanarak Milli Savunma Bakanlığı’na bu soruları yasal zeminlerde sordular ve bu bilginin özel hayata ilişkin olduğu ve verilemeyeceği gibi gerçekten çocukları bile güldürecek cevaplar aldılar.

Çok iyi hatırlıyorum, geçen sene, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde beraber katıldığımız bir toplantıda bu soruyu Sayın Maliye Bakanı’na da sordum ve Sayın Bakan bu durumun kasten yapılan bir şey olmadığını ve düzeltileceğini söyledi.

Hala beklemekteyiz.

28 Şubat’ın darbeci paşalarını yargıla ama 28 Şubat sürecinin antidemokratik uygulamalarını değiştirme, gerçekten anlaşılamaz bir durum.