Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nun davetiyle iki günlük Bakü ziyaretine eþlik ettik. Bakan, yol boyunca Suriye ve Mýsýr’daki son geliþmeleri deðerlendirdi, sorularýmýzý cevapladý. Sýk sýk ‘off the record’ kaydý koyduðu için bazý cevaplar bizde kaldý, ancak aþaðýdaki notlar, ‘neler oluyor’ sorusunun cevabýný bulabileceðiniz çok önemli bilgiler içeriyor:
Hizbullah ‘dýþ müdahale’dir- “Suriye krizinin çözümü için ikinci Cenevre toplantýsý önerildi; biz destekledik. Suriye muhalefeti yeni gruplarýn katýlýmýyla geniþledi. Esad rejimi de Cenevre 2’ye ‘tamam’ dedi. Ama ön görüþmeler sürerken Humus ve Kusayr’a saldýrdý. Humus’ta o büyük sahabinin adýný taþýyan Halid Bin Velid Camii hava bombardýmanýyla yýkýldýðýnda gözyaþlarýmý tutamadým. Hizbullah da iç savaþa dahil oldu. Bu bir ‘dýþ müdahale’dir. Buna raðmen muhalefet, ‘Saldýrýlar dursun, Cenevre’ye gelelim’ diyor. Ben Ramazan’da ateþkes önerdim ama Esed yönetimi çoktan savaþ hukukunun sýnýrlarýný bile aþmýþ. Buna da ses çýkarmayan bir uluslararasý toplum var.”
BM’ye bakýn, tuz koktu- “BM zamanýnda Türkiye’nin önerilerini dikkate alsaydý bunlar yaþanmazdý. ABD ‘kimyasal silah kýrmýzý çizgimizdir’ dedi ama Esed’in kimyasal silah kullandýðý kanýtlanmasýna raðmen hiçbir þey yapmadý. Uluslararasý toplum, BM caydýrýcýlýðýný kaybetti. Güvenlik Konseyi, BM’nin temel deðerlerini saðlayamaz hale geldi. Tuz koktu... BMGK bu kadar aðýr bir insanlýk trajedisine müdahale etmeyecekse neye edecek? Niye var?”
21. yüzyýlýn Bosna’sý- “Dünya, 20. yüzyýlýn sonunda Bosna kýyýmýna sessiz kaldý ve bu yüzyýlýn son büyük ayýbý olarak tarihe geçti. Bugün Suriye’deki kýyýma sessiz kalmak da 21. yüzyýlýn ilk büyük ayýbý olarak tarihe geçecektir.”
Reyhanlý teyakkuzu- “(Reyhanlý benzeri saldýrýlara karþý) teyakkuz halinde bütün kurumlarýmýz. Güneyimizde büyük bir iç savaþ yürüyor. Türkiye’ye etki etmemesi için büyük gayret sarf ediyoruz.”
Muhalefet kamplara gitsin- Suriye halký üç Ramazan’dýr aç, bi ilaç... Türkiye’dekilerin dýþýndaki mülteciler de öyle. Bizim muhalefet gitsin mülteci kamplarýmýzda Suriyelilerle iftar sofrasýna otursun, onlardan dinlesin Suriye’deki vahþeti ve Türkiye’nin kendilerine nasýl iyi baktýðýný...”
Menderes örneði
Mýsýr’a yönelik, önce Avrupa, ardýndan da ABD’den gelen “Mursi býrakýlsýn” açýklamalarýný da olumlu buluyor Davutoðlu. Ve Türkiye’den çarpýcý bir örnekle baðlýyor; “Türkiye’de eleþtiri konusudur, 27 Mayýs’tan önce Menderes’i karþýlayan kalabalýklar darbeden sonra niye sustular diye. Ayný çevreler þimdi Mýsýr’da sokacaðý çýkanlar evlerine gitsin diyor. Hayýr, onlar kendi seçtikleri insana sahip çýkmak için sokaktalar. Eve git demek anormal olur.”
Bu olayý yýllarca, 27 Mayýs darbecileri “Halkýn Menderes’in arkasýnda durmadýðýnýn kanýtý” olarak sundu. Sonraki yýllarda gelecek olan muhtýra ve darbeleri yapan cuntacýlar da bundan cesaret aldýklarýný gizlemedi. Daha 28 Nisan 2007’de bile dönemin CHP lideri Deniz Baykal, “Halk müdahaleye uðrayan yönetimlere sahip çýkmadý” diyebildi örneðin. Oysa halk Menderes’in arkasýnda durduðunu ‘sabrýyla’ gösterdi.
Bazýlarý da Davutoðlu’nun kelimeleri seçerken gösterdiði özeni göstermeden, “Halkýn bugün iktidara getirdiðini yarýn terk edebilecek karakterde olduðunun kanýtý” diye diline dolamýþtý. Bugün de ‘halkýn karakterini sýnama’ gayretleri var.
Ortadoðu ve Afrika’da iki þey oluyor:
1- Sömürgeci devletler tarafýndan dikta rejimlerine mahkum edilen halklar demokrasinin tadýný aldý. Bundan vazgeçmeyecekler, gerici dikta yönetimleri deðiþecek.
2- Bölgede yüz yýl önce inþa edilen yapýlarda ‘kentsel dönüþüm’ zamaný geldi. ‘Eski düzen’in sahipleri ve uþaklarýnýn ‘istemezük’ gayretlerine raðmen yüzyýlýn dönüþümü baþladý. ‘Yeni Türkiye’yi durdurmaya, mümkünse geri döndürmeye yönelik giriþimlerin de hedefi bu.
Ama bu dönüþüm ancak baþlamazsa durdurulabilirdi!..