Ýdam. Büyük ceza. Büyük bir iþ, bir insanýn hayatýnýn son bulmasýna karar vermek.
Neyle olursa olsun, ister, elektrikli sandalyede yanýp kömür olsun, ister iple boðulsun, ister kurþuna dizilsin. Korkunç bir iþ.
Ben, þimdi, yazarken ürperiyorum. Bu yüzden, girmiyorum idamla ölümün detaylarýna...
Ama göstermek istiyorum, hayat dediðimiz þeyi, bir insanýn ellerinden çekip almanýn, -hiç acý vermeyeni bulunabilse bile-, bir insaný, hayatýn olduðu taraftan ölümün olduðu tarafa geçmeye mahkum etmenin nasýl büyük bir salahiyet olduðunu.
Kalemi kýrmak, suratýný yýkmak falan, hikaye! Nasýl sevimsiz bir þey, bir insanýn ölümüne imza atmak.
(Kýyafetine veya keyfine göre insan asan Kýlýç Ali veya cunta adýna adam öldüren Salim Baþol, kalemini kýrsa ne olur, kýrmasa ne olur!)
Ama, yeryüzünde çok kötü fiiller iþleniyor. Çok kötü cinayetler. Çok adi, aþaðýlýk, anlatýlamayacak kadar pis cinayetler.
Böyle durumlarda adalet nasýl tecelli edecek? Ýnsanlar, adalet denilen þeyin varlýðýný nasýl hissedecek?
Ýnsanlarýn içindeki ateþ nasýl soðuyacak?
Nasýl yatýþacak, alemi yýkmak isteyecek kadar çýldýran öfke canavarý?
Hukuk.
Ve hukukun hedefi olan adalet.
Bu ikisi varsa, geri kalan her þeyi tamamlayabilirsiniz.
Bunlar yoksa, ne demokrasi iþe yarar, ne refah, ne para, ne pul, ne toprak, ne deniz, ne gökyüzü...
Hukukun ve adaletin gerçekten varolabilmesi için, -hiç uygulanmayacak olsa bile- böyle bir cezaya ihtiyaç vardýr.
Böyle bir cezayý verme yetkisi, böyle bir cezayý uygulama ayrýcalýðý, herkese verilemez.
Kimler asýldý bu ülkede?
Ýskilipli Atýf Hoca.
Hangi suçtan asýldý?
Hiç bir suçtan.
Baþka? Esat efendi. Ne için? Hiç bir þey için!
Baþka?
Menderes, Zorlu, Polatkan.
Ne için? Hiç bir þey için. Hukuki açýdan hiç bir þey için.
Baþka? Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarý. Haklý mýydý idam? Bilmiyoruz. Onlarýn iþlediði suçlarýn yüz katýný iþleyenler elini kolunu sallaya sallaya geziyor.
Baþka? 12 Eylül darbesi 50 kiþiyi astý. Nasýl astý? Zamanýn cumhurbaþkaný ‘Asmayalým da besleyelim mi’ dedi. Beslememek için asýldýlar.
Baþka? Dedi ki zamanýn cumhurbaþkaný, “eþitlik olsun diye bir saðcýlardan bir solculardan astýk” böyle dedi...
Allahým! O ölümlerin karþýsýnda, ihtirama aykýrý düþer diye hiç bir benzetme, hiç bir tasvir yapmak istemiyorum.
Böyle tuhaf, böyle ahlaksýzca izah olabilir mi? Olmaz ama, Kenan Evren yapmýþ iþte!
‘Adalet’ kavramýnýn bu kadar tartýþmaya açýk, bu kadar ‘izafi’ olduðu bir ‘zemin’de, herhangi bir mekanizmaya idam etme veya idama karar verme yetkisi teslim edilebilir mi?
Bence edilemez.
Aklýna esince hocasýný, aklýna esince baþbakanýný, aklýna esince talebesini asan bir ‘mekanizma’ya, insanlarýn caný emanet edilemez.
Ya adalet varsa? Yani, kelimenin bütün anlamlarýyla ‘adil’ ve kelimenin bütün anlamlarýyla ‘baðýmsýz’ bir yargý mekanizmasý varsa?
Ben, þimdiye kadar böyle bir þey görmedim. Ýnþallah bir gün olur.
Böyle bir þey mümkün olduðunda bile, ‘adam öldürmek’ gibi büyük bir yetkinin o mekanizmaya verilmesinden korkarým.
Varsayalým bugün var adalet. Adam öldürme yetkisini de aldý. Ya yarýn baþkasý gelir, adaleti ortadan kaldýrýrsa?
Saat, günde iki defa doðruyu gösterecek diye, bütün iþler, bütün planlar o saate göre yapýlamaz.
Son cümle:
Þu anda tedavülde dolaþan ‘idam’ tartýþmalarý, elbette, Türkiye’de bir þeylere tekabül ediyor. Ama, bu tartýþmalarýn, idam cezasýný geri getirecek seviyeye gelmesi beklenemez. Yani, AB’nin endiþe etmesine lüzum yok.