Mene, tekel, ufarsin ha!

Þu satýrlar Ahmet Turan Alkan’ýn dünkü yazýsýndan:“...tarihin huzurunda herkes tartýya çýkar neticede. Babil kralý Belþatsar (Baltazar diye bilinir), bir ziyafet esnasýnda salonun duvarýna gövdesiz bir elin “Mene, tekel, ufarsin” kelimelerini yazdýðýný görür ve mânâsýný öðrenmek için Danyal Peygamber’i çaðýrtýr. Danyal Peygamber’in yorumu þöyledir: “Mene: Sayýlý günleriniz sona erdi, Tekel: terazide tartýldýnýz ve eksik bulundunuz...” Üçüncü kelimeye elim elvermiyor: Hafazanallah!” (Zaman, 1 ocak 2014)

Hedef Tayyip Erdoðan. Ne diyor Alkan? “Sonun Belþatsar gibi olur” diyor. Bu bir Yahudi efsanesi. “Elinin el vermediði üçüncü kelime”nin ne anlama geldiðini, gelin o efsanenin Tevrat’a yansýyan bölümünden okuyalým:

“Kral Nebukadnezar (Süleyman’ýn mabedini yýkan Babil Kralý) ölmüþ ve oðlu Belþatzar kral olmuþtur. Yeni Kral bir ziyafet verir. Süleyman’ýn mabedinden getirilen kutsal kase, kap ve malzemeler bu ziyafette kullanýlýr. Misafirlere bu kaplarla þarap ikram edilir. Þarap içilirken bir adam parmaðý görünür; parmak hareket ederek duvara bir yazý yazar. Kral o kadar korkmuþtur ki bacaklarý titremeye baþlar ama duvarda yazýlaný da okuyamaz ve ‘Bu yazýyý okuyup ne anlama geldiðini söyleyene hediyeler vereceðim’ der.

“Kralýn tüm bilge adamlarý duvara yazýlaný okuyamaz. Bunun üzerine Nebukadnazer’ýn rüyalarýný yorumlayan Hz. Daniel’i çaðrýlýr. Daniel krala duvardaki yazý için þunlarý söyler: Þimdi sen, Nebukadnezar’ýn oðlu, Allah’a karþý geldin. Kutsal kaplarý mabetten aldýn; onlarla þarap içtin; altýn, gümüþ, tunç, demir, tahta ve taþtan, görmeyen, duymayan ve hiçbir bilgisi olmayan putlar yaptýn. Ve hayatýný elleri içinde bulunduran yüce Allah’a hiçbir þey vermedin. Bunun için de duvara þunlar yazýldý: Mene, mene, tekel, ufarsin. ‘Mene, Allah’ýn emriyle krallýðýn sona erdi. Tekel, terazide tartýldýn ve eksik bulundun. Ufarsin ise krallýðýn bölündü ve yarýsý Medlere yarýsý Perslere verildi.”

Neymiþ üçüncü kelime “Ufarsin”in anlamý, ülkenin bölünmesi ve yarýsýnýn Perslere ve Medler’e verilmesiymiþ.

Bu efsanenin bir ilavesi daha vardýr: Kral Belþatsar o gece öldürülür.

Ve ilginçtir, Sovyet ihtilalinde Lenin’in adamlarý, Çar’ý öldürürler ve sarayýn duvarýna “Kral Belþatsar kendi köleleri tarafýndan öldürüldü” ifadesini yazarlar.

Ahmet Turan Alkan’ýn “üçüncü kelime” ötesinde Belþatsar’ýn akýbetine iliþkin bilgi de hatýrýndan geçmiþ midir bilmem. Ama, Tayyip Erdoðan düþmanlýðýný böyle Yahudi efsanelerinden ve intikamcýlýðýndan yola çýkan yorumlara götürmesi ibret-i alemdir.

29 aralýk tarihli Zaman’daki Abdullah Aymaz yazýsýnda da örtülü biçimde “Tebbet okunmasý” tavsiyesinde bulunulduðuna þahit olunca, gerçekten bu öfke ve öfkenin sarýp sarmalandýðý beddua çýðýrý karþýsýnda þaþýrýp kalýyorum.

Abdullah Aymaz kalbi derinliði olan bir insan. Saygý duyarým. Ama nasýl,  Fethullah Hoca’ya muhalif olanlara karþý “Tebbet okuma” tavsiyesine geliyor anlayamýyorum.

Geçmiþte bir olayý anlatýrken þunlarý yazýyor:

“Okuldan yurda gelmiþtik. Namaz kýlmak için camiye girdik. Bizim Kur’an ve tecvit hocamýz ve Kestane Pazarý Camii’nin de hatibi olan Hafýz Ýbrahim Kýlýç bizi yanýna çaðýrdý ‘Böyle bir durum var. Hocamýza düþmanlýk yapýyorlar. Onu istemeyenler var. Tebbet okuyalým!..’ dedi.”

“Tebbet” Kur’an’dan bir kelime ve “Eli kurusun” anlamýna geliyor, bu hitap Kur’an’da “Ebu Leheb”e yöneltiliyor. Ebu Leheb ise, o dönemde Hazreti Peygamber’e en acýmasýz düþmanlýðý yapan bir kiþi.

Ne oluyor þimdi, Baþbakan’a böyle bir hitapta bulunmak mý tavsiye ediliyor? Ben bunun, Abdullah Aymaz gibi bir gönül insanýnýn içine nasýl sinebildiðini anlayamýyorum. Ben Hocaefendi’nin o mülaanesini de anlayabilmiþ deðilim. Sadece Kur’an’da bize öðretilen o duayý hatýrlýyorum: “Rabbimiz, içimizde mü’min kardeþlerimize karþý bir kin býrakma.”(Haþr suresi, 10)