12 Eylül Hâilesi’nin Elebaþý olan “delikanlý” deðil “eli kanlý” Paþa Eskisi inþallah tamâmiyle bunamamýþdýr da Baþbakanýmýzýn Pazartesi günki (dün) söylediklerini anlamýþdýr.
Ve inþaallâhü taâlâ bu söylenenlerin birer birer gerçekleþdiðini görecek kadar da ömrü olur.
Ama yalnýz boþ nazarlarla görecek deðil onlarýn ne anlama geldiðini idrâk edecek kadar da!
Eðer Recep Tayyib Erdoðan bu vaadlerinin sâdece yarýsýný yerine getirse bile bir devlet adamý sýfatýyla târihe geçmeyi hak eder.
O bunu hak ederken Türkiye de târihinde ilk defâ olarak kelimenin sâhici anlamýyla demokratik bir ülke sýfatýna sâhib olmayý hak eder!
Ben öteden beri “Bu ülke buna lâyýk deðil!” lakýrdýsýndan hiç hoþlanmamýþýmdýr, zîrâ hoþ fakat boþ bir lafdýr bu!
Her ülke bal gibi neye lâyýksa onu hak eder!
Eðer Türkiye o lânet olasý 12 Eylül 1960 Alçaklarýnýn kafamýza dikenli bir taç gibi geçirdiði rejime lâyýk olmasaydý daha ertesi günü, 13 Eylül’de, o zorbalarý bir tekmede târihin çöp tenekesine yollamýþ olurdu!
Ondan sonra da ansýzýn nedense herkesin bir anda “muârýzý” (!) kesildiði o devrin Baþbakaný’ný, uygun görüyor idiyse, seçim sandýðýnda tuþa getirip yoluna þerefle, evet þerefle devâm ederdi!
Bu millet maalesef bu þerefli yolu seçmek yiðitliðini gösterememiþdir!
Tam tersine Mütegallibe’ye alkýþ tutup onu eteklemeyi tercîh etmiþdir!
Zâten o Baþbakan da baþbakan gibi bir baþbakan olsaydý öyle eli ayaðý birbirine dolanarak ossaat istîfâ etmek zilletine düþmez, merdce doðrularak “Sizler, milletin sizeemânet etdiði silahlarý, millete ihânet ederek millete karþý doðrultuyorsunuz! Tümünüzaþaðýlýk zorbalarsýnýz!” demek cesâretini gösterirdi.
Gösteremedi!
Çünki her millet... (bkz: yazýnýn baþý!)
Tabii insanlar gibi milletler de olgunlaþýp aklýný baþýna toplayabilir.
Türk Milleti bugün 1980’deki Türk Milleti, deðil.
O bakýmdan çýkmadýk candan ümid vardýr sözünü buraya da uygulamak yerinde olsa gerek.
Zâten ne demiþ þâir:
“Ölmez bu vatan, farz-ý muhâl ölse de hattâ
Çekmez kürenin sýrtý bu tâbût-u cesîmi!”
(bkz.: TDK Sözlüðü “palavra” maddesi...)
***
Demokrasi Paketi’ni sevinç ve þükranla karþýlýyorum!
Gerçi bizleri on sene bekletdikleri için “paket”i sarýp sarmalayanlara biraz kýrgýn deðilim desem yalan olur ama sonunda davranýp harekete geçmeleri yine ne devlet!
Daha bunu çok konuþacaðýz ama kestirmeden þöyle demek istiyorum:
Bu Paket’in muhtevâsý, eðer gerçekleþirse Türkiye’yi bir “ikinci lig” devleti olmakdan kurtararak “birinci lig”e taþýyacakdýr!
Metni ancak bir kere okuyarak bu satýrlarý yazdýðým için belki gözümden þu veyâ bu ufak husus kaçmýþ olabilir, fakat hiçbir hakîkî demokratýn bütününe îtirâz edebileceðine ihtimâl vermiyorum.
Seçim sistemi konusunda sunulan üç seçenekden, ki biri hâlihazýrdaki rezâlet olduðu için zâten daha baþýndan ekarte edilmiþ sayýlýr, dar bölgeli tek aday tarzý benim öteden beri savunduðum sistemdir.
Buna göre ülke, parlamentoya girecek milletvekîli sayýsý kadar dar seçim bölgelerine ayrýlýyor ve her parti oradan birer aday gösteriyor. Þâyet ilk turda adaylardan biri, ender hallerde, kullanýlan oylarýn yüzde 50’sinden fazlasýný almayý baþarýrsa seçilmiþ oluyor. Aksi, ekserî, hallerde bu olmayýnca ilk turda en çok oyu almýþ iki aday ikinci turda karþýlaþýyorlar.
Ama bunlarý daha konuþacaðýz.
Þimdilik böyle bir reformlar manzûmesini kotarýp milletin önüne koyanlara bir yurddaþ olarak teþekkür ediyorum.
Merak ve heyecandayým.