Kestirmeden söyleyeyim: Siyaset “mühendisliði” pek kaldýrmýyor.
Dolayýsýyla, “oluþum” sözcüðüyle tanýmlanan hiçbir siyasi hareketlilik (hiçbir siyasal mühendislik çalýþmasý), kendi orijininden kopuksa, toplumsal bir karþýlýk bulamýyor.
Krizli zamanlarýn mevzusuydu oysa “oluþum...”
Siyaset kurumunun sair nedenlerle çözüm mercii olmaktan çýktýðý yahut çýkarýldýðý dönemlerde, kredisini tüketmiþ “merkez sað” ve “merkez sol” partilerde bir hareketlilik gözlenirdi.
Mevcut yönetimle (mevcut siyaset anlayýþýyla) olmuyordur.
Partiler kendini yenilemeye yanaþmýyordur.
Üstelik “baþarýsýzlýðý” tescillenmiþ yöneticiler, baþarýlý olabilecek kadrolarýn önünü kesiyordur.
O halde yeni bir oluþum iktiza...
DP’nin mirasýný sömüren siyasi gelenek, bu nedenle, baðrýndan mebzul miktar “oluþum” çýkardý.
Hiçbiri de “oluþamadý...”
Daha doðrusu, oluþamadan daðýldý.
Merkez sol için de ayný þey geçerlidir; SHP’yle olamayacaðýný ileri süren eski müntesipler, yeniden CHP’yi oluþturdular. CHP-SHP izdivacýyla sonuçlanacak “solda yer kapma” rekabeti, süreç içinde iki partiyi de yýpratacak, geleneðe sýrt çevirmiþ DSP aradan sýyrýlacaktýr.
Bir süre sonra da, merkez solda iki partiyi “fazla” bulanlarýn oluþumu sahne alacaktýr.
Ecevit’le olmuyordu.
Baykal’la da olmuyordu.
Erdal Ýnönü’yle olmayacaðý daha baþtan belliydi.
Bu üçünün ya da ikisinin birlikteliðinden de bir þey çýkmayacaðýna göre, belki de “ana aks”tan kopmuþ siyasetçilerle olurdu; mesela, Ýsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviþ’in sürükleyeceði bir “oluþum” düþünülebilirdi.
Düþünüldü...
Hatta Aydýn Doðan ve “yancýlarýnýn” orantýsýz desteðini aldý.
Batý ülkelerinden de mebzul miktar destekçi buldu.
Olmadý.
Çünkü (ilk seçimde iktidar olacaðýna kesin gözüyle bakýlan) bu “oluþum”, bir sosyolojinin üzerine oturmuyordu. Yukarýlardan bir yerlerden “kotarýlmýþtý” ve hangi beklentiye (hangi seçmen talebine) cevap vereceði bilinmiyordu.
Bu çerçevede, Meral Akþener’in “oluþum”unu nasýl deðerlendireceðiz?
Siyasi bir mühendislik çalýþmasý olmaktan öte gidemeyecek bu oluþum, hangi seçmen talebi yahut beklentisiyle kesiþiyor?
Meral Akþener ve “arkadaþlarýný” bu çalýþmaya, Bahçeli’nin yetersizliði mi, yoksa “sosyoloji”nin ittirmesi mi icbar etti?
Elinde “troyka”nýn kaný bulunanlar, yani Ýsmail Cem’li, Kemal Derviþ’li oluþumu “bozuk para gibi” harcatanlar, bu soruya “ikincisi” cevabýný veriyor.
Meral Akþener Partisi (MAP), MHP’nin boþluðunu doldurmayacakmýþ, geniþ katýlýmlý bir “milli merkez partisi” olacakmýþ ve asýl oyu AK Partililerden alacakmýþ. Çünkü bol miktarda “küskün” varmýþ.
Ben söyleyeyim Meral Akþener’i iþtahlandýran AK Partililerin (daha doðrusu AKP’lilerin) kimler olduðunu:
Batý ülkelerinin (onlarýn ifadesiyle “uygar dünyanýn”) Türkiye’ye karþý hasmane tutumundan Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý sorumlu tutanlar, yani “Eyvah, galiba Batý’dan kopuyoruz. Bizi NATO’dan atacaklar... Bu gidiþle dostumuz kalmayacak. Bir an önce AK Parti’nin kuruluþ ilkelerine dönülmeli, yeni bir erdemliler hareketi baþlatýlmalý” diyenler kimlerse, onlar.
Dar bir entelektüel kadrodan söz ediyorum.
Ýki yýldýr görülmemiþ bir muhalefet yapýyorlar.
Üstelik Fetullahçý liberallerin tükettiði argümanlarla saldýrýyorlar; Otokratlaþma, diktatörleþme, Midas’laþma, Kaddafi’leþme...
Mayýs ayýnda Baþbakan deðiþmeseydi ne güzel olacaktý oysa: Vizeler kalkacaktý, serbest dolaþým baþlayacaktý, kredi notumuz düþmeyecekti, yeniden çözüm masasý kurulacaktý, Þam’da Cuma namazý kýlýnacaktý, Fetullah darbeye kalkýþmayacaktý, Merkel bizi sevmeye devam edecekti... Her þey çok güzel olacaktý.
Meral Akþener’e bu “kadro”nun destek vereceði söyleniyor.
Þaþýrtýcý mý?
Deðil.
Erdoðan-Bahçelibirlikteliðinden “ölümüne” nefret ediyorlar ve Akþener’i iþtahlandýracak bir yerde duruyorlar.
Elbette þaþýrtýcý deðil!