Merkel’i değil, halkı ikna edeceksiniz!

Merkel’e mektup yazıp, ülkenizin Başbakanını şikâyet ediyorsunuz.

İngiliz Muhipler Cemiyeti de böyle yapardı.

İyi yoldasınız.

İsrail’den, Recep Tayyip Erdoğan’a haddini bildirmesini bekliyorsunuz.

Bunu da, “yurtseverlik” diye pazarlıyorsunuz.

Müthişsiniz.

Işık içinde yatasıca, İlhan Selçuk büyüğünüz, yıllarca, “Amerikan emperyalizmi”, “NATO tarassudu”, “Bizi sömürmek isteyen Batı”, “işçi sınıfı birleş, emperyalizme karşı savaş” diye yazılar yazdı.

Bir ara Amerika’ya gitti. Orada Amerika’nın “güzel yüzüyle” tanıştı, dönüşünde “Güzel Amerikalı” diye bir kitap yazdı.

Bu kitap nerelerdedir?

Bilinmez.

Sonra eski “diskura” döndü ve “Emperyalist Amerika” diye kafa ütülemeye devam etti.

Sonra ne mi oldu?

Recep Tayyip Erdoğan diye bir Başbakan geldi.

İlhan Selçuk bir kez daha paradigma değiştirdi ve Türkiye’nin kaderine el koyması için emperyalist George W. Bush’u yardıma çağırdı.

Türkiye’de laiklik tehlikedeydi...

Bizi bu durumdan (yani Recep Tayyip Erdoğan hükümetinden) kurtarsa kurtarsa, Amerika kurtarabilirdi...

Böyle bir yurtseverdi İlhan Selçuk.

Kemal Kılıçdaroğlu da, Almanya Başbakanı Merkel’e mektup yazıyor.

Türkiye’nin kaderine el koyması için “ricada” bulunuyor.

Buna “diplomasi” mi tabir ederler bilmiyorum ama CHP’ye isim babalığı yapmış halka sorarsanız, “ispiyon” diyecektir.

Sandıkta kaybet.

İngilizlere koş...

Halktan yüz bulama...

Merkel’e koş...

Ortadoğu ülkeleri tarafından ciddiye alınma...

İsrail’e koş...

Mavi Marmara hadisesinden sonra Kemal Bey İsrail’e yumuşak mesajlar göndermişti... “Van münit” olayından sonra da, açıkça, “İsrail bizimle işbirliği yapmalıdır. İki ülke arasındaki ilişki, ancak bizim iktidarımızda düzelir” şeklinde beyanatlar vermişti

Şimdi de, arkasına yabancı desteği alarak, bir “zengin kalkışması” olan Gezi Parkı eylemlerini “oy”a tahvil etmeye çalışıyor.

Merak etmeyin Kemal Bey.

Gezi’dekiler sizi destekliyor.

Bugün seçim yapılsa, Gezi Parkı’nda eğleşen çocukların yüzde 85’i partinize oy verecek.

Efendim, Brezilya’da da halk ayaklanıyormuş ama böyle olmuyormuş...

Bu ne tahammülsüzlükmüş...

Bu ne Vandallıkmış...

Brezilya’da yoksullar ayaklanıyor Kemal Bey... Zenginler ve seçkinler değil.

Zengin kalkışmasını “halk hareketi”diye pazarlamak bize mahsus bir hoşluk olsa gerek.

Gezi Parkı’da toplaşmış üç beş garibanın attığı “yaşam biçimimize dokunma, bizi aşağılama, bizi dinle” sloganları, arka plandaki gerçeği örtbas etmeye yetmiyor.

Holdingler ayaklanıyor.

Komprador burjuvazi ayaklanıyor.

Bankalar ayaklanıyor.

Finans çevreleri ayaklanıyor.

Bu ayaklanma (ya da meşrebinize göre kalkışma), “tarihsel bir imtiyazdan” gelen sınıfların, “öteki”ne yönelttiği itirazdır.

Sınıfsal bir itiraz...

Hadi yumuşatarak söyleyelim, kültürel bir itiraz...

Üstelik, “işlenmiş, üzerinde çalışılmış ve sponsor desteği sağlanmış” bir itiraz.

Bu itiraz “karşıtlıkları” derinleştirir.

Çatışma kültürünü besler.

Hatta Allah göstermesin, bir “iç savaş” bile çıkarır.

Ama buradan, Ece Temelkuran gibilerin özlediği türden bir “devrim” çıkmaz.

CHP’ye iktidar, hiç çıkmaz.

İktidara gelmek istiyorsanız, Merkel’i, Cameron’ı, şunu bunu değil, halkı ikna edeceksiniz.

Halkı samimiyetinize inandıracaksınız.

Komprador burjuvazinin, bürokratik azınlığın, holdinglerin değil, halkın partisi olacaksınız...