Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasý Para Politikasý Kurulu, dün faize dokunmadý. Þimdi düþünün, seksenli ya da doksanlý yýllardayýz; ülkede siyasi çalkantý, belirsizlik alýp baþýný gidiyor, dýþarýda kriz var; kur, tarihi rekor seviyede... Bu durumda Merkez Bankasý ne yapardý; cevap belli deðil mi? Faizleri arttýrýrdý. Çünkü faizle para ve kur politikasýný yönetmek ve yüksek faizle ülkeye kýsa vadeli sermaye çekip, TL’yi gereksiz deðendirip, dýþarýya kaynak aktararak sanayiyi boðmak ‘resmi’ politikaydý. Ama ondan önce, Merkez Bankasý’nýn bu gibi konjonktürlerde baðýmsýz karar alma gücü de yoktu.
Bakýn Türkiye’de artýk temel konularda samimi olmak, birbirimize yalan söylememek durumundayýz diye düþünüyorum. Örneðin Merkez Bankasý ‘baðýmsýz’ yalaný. Ya Allahaþkýna, nerden baðýmsýz, neye göre baðýmsýz... Merkez Bankasý için bir baðýmsýzlýktan bahsedeceksek, bu karar gösteriyor ki, TCMB gerçek anlamda þimdi baðýmsýz olmuþtur. Yani küresel ve yerel finans oligarþisinden kurtulup baðýmsýzlýðýný ilan etmiþtir.
TCMB kararýnýn anlamý
Yalnýz þu son bir haftayý ele alalým; Merkez Bankasý’na faiz artýrmasý için nasýl bir baský olduðunu görürsünüz. Peki bu baský, yurt içi kaynaklý mý; sanayici, küçük esnaf, hepimiz faizler artsýn diye Merkez Bankasý’nýn gözünün içine mi bakýyorduk hayýr, baský içeride finans oligarþisini oluþturan kesimlerden, onlarýn yayýn organlarýndan ve dýþarýdan geliyordu. Merkez Bankasý’nýn kararý teknik düzeyde tabii ki tartýþýlýr ancak bu ülkenin kamusal bir kurumu, belki ilk defa tekelci egemen yapýlarýn dýþarýdan ve içeriden gelen baskýlarýna boyun eðmeden, günlerce yapýlan ideolojik baskýya (evet, neoliberal iktisat iflas etmiþ bir ideolojinin þaþkýn ayaðýdýr) hatta tehditlere gözünü kapayarak karar verdi. Dün Merkez Bankasý’nýn kararýndan sonra dolar kuru hýzla yukarý çýktý. Ancak TCMB bunu geçici olarak görüyor. Nitekim yapýlan açýklamada, son çeyrekte büyüme, ihracat ivmesinin yukarý yönlü olduðu ve altýn hariç cari iþlemler açýðýndaki iyileþmenin de süreceði vurgulanýyor. Merkez Bankasý, yakýn gelecekte Türkiye’de siyasi istikrar saðlanacaðýný ve buna baðlý olarak sermaye giriþlerinin artacaðýný ve kurun da, bu doðal süreç sonunda, normal seviyeye geleceðini öngörüyor. Bu durumda, dünkü karar, bankanýn yalnýz düz bir enflasyon hedeflemesine baðlý finansal istikrar amacý olmadýðýný, burayý aþan çok yönlü ve çok hedefli bir para politikasý uyguladýðýný gösteriyor.
Yeni Türkiye Devleti
Bu kararýn bir diðer ve çok önemli yüzü de þudur: Cenevre görüþmeleri öncesi, Suriye’deki insanlýk tarihinin en büyük zalimliklerinden birisi, yine Türkiye’nin kamusal kurumlarýnýn çabasý ile ortaya çýktý. Tam burada MÝT’in TIR’larý meselesi de böyle bir meseledir. Türkiye, kendi çýkarlarý ve insanlýðýn gereði neyse onu yapýyor. Bu, en azýndan, bütün Cumhuriyet dönemi için bir ilktir. Ben hem Merkez Bankasý’nýn hem de MÝT gibi kurumlarýn bu hamlelerini destekliyorum. Ancak bu politikalarýn karþýsýnda olanlar da þu gerçeði inkar etmemeli; Türkiye’nin bütün stratejik kurumlarý, önlerindeki temel bir strateji çerçevesinde tutarlý ve birbirlerini destekleyen baðýmsýz politikalar uyguluyorlar. Dikkat ediyorsanýz, Anadolu Ajansý, MÝT, Merkez Bankasý, Kamu Güvenliði Müsteþarlýðý gibi kurumlar, kamuoyunun bu anlamda büyük çoðunluðunun desteðini de alýyorlar. Çünkü halkýn ve ülkenin çýkarlarý gereði olan stratejiyi izliyorlar. Örneðin halkýn çözüm sürecine desteði çok yüksek; Kamu Güvenliði Müsteþarlýðý, bu sürece büyük destek verdi. Yine Merkez Bankasý, kendisine kanunla tanýnan görev sýnýrlarýný bile aþmayý göze alarak, küçük iþletmeleri, istihdamý, ihracatçýyý gözeten yeni bir para politikasýný, küresel ve yerel finans sermayesinden baðýmsýz olarak hayata geçiriyor.
MÝT, tarihinde ilk defa mazlumun yanýnda yer alýyor ve her türlü riski göze alarak, Suriye konusunda geleceðimizi belirleyen iþler yapýyor. Kendi aydýnýný, öðrencisini, öðretim üyesini, yazarýný izleyen bir MÝT’ten, yurt dýþýnda zor durumdaki vatandaþýný koruyan, paramilitarist gruplarýn esir aldýðý Türkiyeli gazetecileri alýp getiren bir MÝT’e geçiyoruz. Kolay deðil bu durum; biliyorsunuz bu ülkede Baþbakanlar bile bu kurumun maaþlarýnýn ABD tarafýndan ödendiðini bürokratlarýndan duymuþtu zamanýnda. Yine bu kurumu, bütün soðuk savaþ dönemi boyunca, Ýsrail gizli servisinin düzenlediði hatta yönettiði artýk tarihi bir gerçek.
17 Aralýk: Baþarýsýz Altýn Vuruþ
Þimdi bakýyorum da, bütün bunlar deðiþmeye baþlayýnca nasýl da þaþýrýyorlar, bu durumu, Erdoðan ve çevresindekilerin küresel nizama gereksiz baþkaldýrýsý olarak deðerlendirip geçici bir süreç olduðunu, Erdoðan’ýn sonunun geldiðini birbirlerine anlatýp avunuyorlar. Hiç de böyle deðil, 17 Aralýk son -altýn- vuruþlarýndan birisiydi. Baþarýlý olamadýlar, olamazlar da. Bakýn bunun iki temel nedeni var; birincisi bu büyük deðiþimin önünde Erdoðan ve ekibi gözüküyor ama bu, yalnýz gördüðünüz ve buzdaðýnýn suyun üstündeki kýsmý. Anadolu’ya gidin, þehir þehir, kasaba kasaba, köy köy dolaþýn bütün bu deðiþime çok büyük bir destek göreceksiniz. Ýkincisi, yukarýda anlattýðým gibi, devletin stratejik kurumlarý hükümetin de ötesine geçerek bu deðiþimin önüne geçmiþ durumda. Bunun için dünkü Merkez Bankasý kararý da gösteriyor ki, artýk Türkiye’de hiçbir þey eskisi gibi deðil.
Brüksel ve soykýrým vurgusu
Dün Baþbakan Brüksel’de bütün bu anlattýklarýmýzý kanýtlayan tarihi bir konuþma yaptý. Türkiye’nin AB’ye dönük bakýþý ve katýlma iradesinde bir deðiþiklik olmadýðýný söyledi ve Kýbrýs dahil olmak üzere, sürecin aþýlmasý doðrultusundaki temel argümanlarý sýraladý. Hem Türkiye-AB iliþkilerinde hem de AB’nin Ortadoðu coðrafyasý ve Suriye meselesine bakýþý konusunda, AB’nin Türkiye’ye haklýsýnýz demekten baþka çaresi yok; hele dün ortaya çýkan soykýrým görüntülerinden sonra... Evet Erdoðan yaptýðý konuþmada, soykýrým kelimesini kullandý. Artýk Esad ve Baas hiç bir meþru pazarlýða oturamaz.
Dün hem TCMB’nin kararý hem de Baþbakan Erdoðan’ýn Brüksel konuþmasý gösterdi ki, Türkiye 17 Aralýk darbe giriþimini mahkum etmiþtir. Çünkü 17 Aralýk’ýn örtülü amaçlarýndan birisi TCMB’yi teslim almaktý. TCMB, kur artýþý karþýsýnda boynunu eðecek, faiz artýracak ve her þey ekonomiden baþlayarak ‘eskiye’ dönecekti. Ama olmadý. Türkiye boynunu eðmedi.
Baþbakan Erdoðan’ýn Brüksel gezisini ve Brüksel’de söylediklerini, Uzakdoðu gezisinden ve Japonya’da söylediklerinden ayrý düþünmeyin, hatta her ikisini birleþtirin. Geleceðin Türkiye’sini göreceksiniz...