Camiye giden insana “Sen Müslüman mısın” diye sorulur mu? Kaldı ki Müslüman olmayanlara bile camiye gittiklerinde engel olunmaz. Kendilerinden mabede yakışır bir kıyafetle girmeleri istenir. Bizim camilerimizin girişlerinde turistler için hazırlanan cübbe başörtüsü vs gibi.
Hz. Peygamber zamanında bir bedevi Mescid-i Nebevi’ye girmiş ve sıkışınca da görgüsüzlüğünden dolayı hiç çekinmeden mescidin duvarına küçük abdestini bozmaya başlamış. Bu edepsizliği gören sahabe tepki gösterince de Efendimiz aleyhisselam onları teskin etmiş ve mekanın nasıl temizleneceğini tarif buyurmuş.
İnsan mekandan daha kutsaldır!
***
Hayatımda beni en derin şekilde yaralayan soru Mescid-i Aksa’nın girişinde bir İsrail askerinin bana sen ‘Müslüman mısın?’ diye sorduğu soruydu!
Mescide girerken ‘Müslüman mısın’ sorusundan sonra Kudüs’te kaldığım sürece tepki olarak başımdan takkemi çıkarmamıştım.
Birkaç sene önce yaptığım Kudüs ziyaretinde işgalin çirkin yüzü girişte havaalanında başladı ve dönünceye kadar Kudüs’te, mescidde, yolda her yerde hep karşımıza çıktı.
Mescid-i Aksa’nın giriş kapılarını tutan İsrail askerlerinin insanlık dışı muamelesi sadece Filistinlilere karşı değil kendilerinden olmayan herkese karşı çirkinliğin zirvesinde devam ediyor.
***
İsrail’in amacı namaza gidenlerin güvenliği veya mescidin korunması değil tam tersine Müslümanlara eziyet ve mescidden uzaklaştırmak.
Kudüs’ü yahudileştirme projesinin bir uzantısı olarak da Filistinlileri her fırsatta yıldırma politikası aralıksız devam ediyor.
Sonuncusu geçen hafta yaşandı.
İsrail askeri bu sefer Mescid-i Aksa Kıble Mescidi’nin içine postallarıyla girmiş ve minberini çiğnemek gibi büyük bir saygısızlık yapmıştı.
(Mescid-i Aksa 144 dönümlük geniş bir alandır. Namaz kılınan mescidin adı Kıble Mescidi’dir. Minber de oradadır.)
***
Minbere özellikle saldırıyorlar.
Çünkü minberin ayrı bir hususiyeti var.
Kudüs işgal altındayken Musul Atabeyi Mescid-i Aksa’ya fethedildikten sonra konması için bir minber yaptırmış ve Selahaddin Eyyubi hep bu minberle sefere çıkarmış. Fetih nasip olunca da o minberi mescide yerleştirmiş.
Yani bu minberin Kudüs’ün özgürlüğünü simgelemek gibi özelliği var.
1969 da Avusturyalı Yahudi Dennis Michael Rohan’ın bu minberi yakması ve geçen hafta İsrail askerlerinin özellikle bu minbere çıkması Kudüs’ün özgür olmadığını çok aşağılayıcı bir şekilde hatırlatmaktadır!
***
Siyonist İsrail devleti işgal altında tuttuğu Filistin’de en büyük insanlık suçunu irtikap etmekten zerre kadar çekinmiyor.
Müslümana eziyet etmekten zevk alıyor.
İkinci dünya savaşında batının Yahudilere uyguladığı insanlık dışı muamelenin intikamını Müslümanlardan almaya çalışıyor.
İslam dünyasının dağınıklığından istifade ile başına buyruk hareket ediyor.
Mescid-i Aksa’ya postallarıyla giren ve özgürlük simgesi minberine hakaret eden İsrail’e ümmetin tepkisi büyük.
Ancak ümmet başsız olunca tepkinin de etkisi olmuyor.
***
İsrail’in Siyonist politikalarına, işgale, hak ihlallerine ve zulmüne ama’sız ancak’sız fakat’sız diplomatik tavır koyan tek devlet Türkiye oldu.
Türkiye bu cesareti gösterecek gücü ancak AK Parti iktidarında yakalayabildi.
İsrail’in rahatı kaçmasın diye Arap baharını güze çeviren güçler Mısır’ı Suriye’yi kan gölüne çevirdiler. Dik duran tek ülke Türkiye’de de AK Parti’nin tek başına iktidarını 7 Haziran’da yerli işbirlikçilerinin gayretiyle engellediler.
Şimdi milletin önünde bir seçenek daha var. Millet 1 Kasım’da ya siyasi istikrara yeniden evet diyecek ve büyük devlet olma yolundaki yürüyüşüne devam edecek ya da koalisyonlarla kendi içine kapanık bir devlete dönüşecek.
Karar milletin.
Mesele AK Parti ya da Erdoğan meselesi değil, mesele güçlü ya da zayıf Türkiye!