Mescid-i Aksa Humus’a mı taşındı?

Ar damarı iyice çatlayan Hasan Nasrallah, İran’daki Hamaney rejimi adına genel sekreterliğini yürüttüğü örgütün Suriye’de mücahitlere karşı Beşşar Esed tağutunu vargücüyle desteklediğini, askerlerini o tağutun bayrağı altında Suriye Devrimi’ne karşı savaştırdığını resmen ilan etti.

Gerekçesi çok komik: Esed rejimi düşerse Kudüs de düşermiş!

Pardon, Kudüs zaten 1967’de düşmemiş miydi?

O zamandan beri İsrail işgali altında değil mi Kudüs?

Mesele, Kudüs’ü işgalden kurtarma meselesi değil mi?

Nasrallah kendini işgalci İsrail’le özdeşleştirecek kadar şaşırdı mı ki, Kudüs’ü kaybetme tehlikesinden dem vuruyor? (Ne kadar incitici bir laf ettim şimdi, değil mi? Suriye Devrimi’ne yekten İsrail tezgâhı diyen Hasan Nasrallah kadar değil ama!)

Ümmet-i Muhammed’e Kudüs’e yürüyüp Mescid-i Aksa’yı kurtarmayı vaat eden örgüt (eskiden Hizbullah, şimdi Hizbulesed), adresi şaşırıp Humus’un Kusayr ilçesine yürüdü!

Kusayr’ı Suriyeli mücahitlerin elinden alarak Esed rejiminin kahpe ordusuna koridor açmak için “Yâ Huseyn!” diye diye masum kanı akıtıyor Hasan Nasrallah’ın adamları, Kerbelâ faciasıyla dalga geçercesine.

Hak, adalet, şeref ve haysiyet, hiçbir şey umurlarında değil.

Ümmet-i Muhammed’in kahir ekseriyetinin muhalefeti umurlarında değil.

İttihad-ı İslam davasının selameti umurlarında değil.

Bari Lübnan umurlarında olsaydı; o da değil.

Lübnan’da kardeş kavgasını tetikliyorlar, mezhep savaşını kışkırtıyorlar, çok sevdiklerini ileri sürdükleri memleketlerini Esed tağutuyla dayanışma namına ateşe atmaktan zerre kadar çekinmediklerini arsızca ortaya koyuyorlar.

Hasan Nasrallah, 2006’daki 33 Gün Savaşı’ndan sonra “Lübnan için böyle büyük bir felakete yol açabileceğini öngörseydik, İsrail saldırılarını celbeden o operasyonu gerçekleştirmezdik” yolunda bir açıklama yapmıştı; Lübnan’ın başını derde sokabileceği endişesiyle 7 senedir İsrail’le muharebeye girmeyen bu kardeşlerimiz, ne hikmetse, Lübnan’ın başını derde sokacağını göre göre Suriyeli mücahitlerle muharebeye girebildiler.

Kudüs şöyle dursun, Lübnan’ın Şebaa çiftliklerini İsrail işgalinden kurtarmak için bile 7 senedir kıllarını kıpırdatmadılar, ama Kusayr’ı Esed tağutuna iade etmek için seferber olabildiler işte.

Güneye doğru (İsrail’e karşı) hamle yapmanın doğuracağı riskleri göze alamayan, kuzeye doğru (Suriyeli mücahitlere karşı) hamle yapmanın doğuracağı riskleri ise gözlerini kırpmadan göze alabilen bu topluluğun Kudüs davasına adanmışlığına bu saatten sonra kim, nasıl inanabilir?

Hasan Nasrallah açıkça söylüyor; “Suriye’deki radikal gruplar” diyor (Demek ki kendisi ‘ılımlı’ oldu!); Suriyeli İslamcıları -yani  İsrail’e en çok diş bileyen kesimleri- hedef aldıklarını itiraf ediyor; sonra da “Direniş Hattı”nı korumaktan filan bahsediyor; iyice şaşırmış!

“Ama Suriye’deki silahlı devrimci gruplar arasında tekfirciler de yok mu? Nasrallah onları tehdit olarak görmekte haklı değil mi?”

Geçiniz bunları!

Tekfirciler küçük bir azınlık.

Üstelik Hasan Nasrallah ve adamları (ayrıca da patronları olan Hamaney rejimi) daha tekfircilerin t’si ortada yokken saldırmaya başlamıştı Suriyeli mücahitlere.

“Hasan” isminin, “Nasrallah” isminin yanına hiç yakışmayan bir kelime, fakat söylemek zorundayım; bu adam benim için YALANCInın tekidir artık.    

Medet Ünlü’nün ardından

Geçen hafta katledilen Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Temsilcisi Medet Ünlü için yarın (Pazar günü) Ankara Kocatepe Camii’nde öğle namazından sonra dua edilecek, hatim indirilecek. Allah Teala, sevgili Medet ağabeyimin şehadetini kabul buyursun.

Mavi Marmara yürüyüşü

Bugün saat 17:00’de Siyonist İşgal Rejimi’ne lanet okumak için Fatih Camii’nde toplanıp şehitlerimizle omuz omuza Edirnekapı’ya yürüyeceğiz inşaallah. Kalabalık olalım.