Mesele ağaç değil, anlasana...

Uzun süredir içimize doya doya çektiğimiz ‘huzur’ havası Cumartesi günü Ağrı’nın Yukarı Tütek köyünde bozuldu. 

Ağaç dikme şenliği yapanlara saldırı düzenleneceği ihbarı üzerine tedbir alan jandarmaya PKK’lı teröristler mermi yağdırdı.

Daha çatışma devam ederken HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “İki taraf da...” şeklinde başlayan açıklamasıyla teröristleri inceden selamladı. Daha sonra da “ Ağrı’da bir kurgu operasyonu vardı. 15 askeri ölüme terk ettiler. Fazla cenaze çıkararak AKP’nin oylarını arttırmak istediler. Yaralı askerleri almayan helikopter, HDP’lilere ateş açtı” gibi akıl almaz yorumlarla algı operasyonunu sürdürdü.

Bir kere, “Ağaç dikme şenliğinde teröristin ne işi var” diyeceğim ama tam aksine, “...askerin ne işi var” yaygaralarından, yine meselenin ağaç olmadığı anlaşılıyor zaten.

Nitekim Demirtaş’tan işareti alan hazır kıtalar, AK Parti’nin seçim öncesi gerginlik çıkararak oylarını arttırmayı planladığını ciddi ciddi işlemeye başladı bile...

Gerilim siyaseti kimin işi?..

İktidarı kaybetme pahasına yıllardır ‘çözüm’e odaklanan AK Parti, artık gerilimden beslenen siyasete başlamış!..

Madem öyle sayın Demirtaş, Kandil’deki dostlarınıza, “Seçim öncesinde olay çıkararak AK Parti’nin ekmeğine yağ sürmeyin” diyerek, iktidarı sandıkta boğabilirsiniz.

Oysa gerilimden kimlerin beslendiğini biz çok iyi biliyoruz. Ve o gün gerçekten oradan en az 5 şehit çıkması planlanmış olabilir. Ama bunu planlayanın kimler olduğunu anlamak için bir an gözünüzü kapatın, (Allah muhafaza) o gün 5 askerin şehit olduğunu varsayın ve olacakları düşünün yeter...

‘Samimiyet’ten sınıfta kaldınız...

Ağrı’daki çatışmadan sonra sayın Demirtaş o listesine keşke teröristleri de ekleyebilseydi ve “Ağaç dikme şenliğinde sizin ne işiniz olabilir ki? Gölge etmeyin...” diyebilseydi... O zaman inanın bugün bu köşede “HDP Türkiye partisi olmuştur...” yazısını okuyacaktınız.

Ama olmadı ve korkarım olmayacak...

Çünkü HDP’nin barajı aşması, bir miktar Kürt oyunu gözden çıkararak bütün ülkeden oy almasına bağlıdır. Ama sırtınızda taşıdığınız teröristlerle Türkiye’nin bütününe yürüyemezsiniz sayın Demirtaş...

KAFAMA TAKILANLAR..

Diyaloğun etkisi mi?

Fethullah Gülen’in Hristiyan dünyası ve Vatikan ile yakınlığı herkesin malumu. Hatta, “dinler arası diyalog” uğruna, “Herkesle diyalog kurulabilir ama tek hak dinin mensupları, hiçbir batıl din mensubu ile inanç üzerinden diyalog kuramaz...” diyen Müslümanlar paralel kesimin hışmına uğramıştı.

Oysa Müslümanlara bile çok görülen müsamahaya mazhar olan Vatikan’ın bu güne kadar Türkiye’ye bu kadar düşmanca bir tutum takındığı görülmemişti.

Bu sonuç, diyaloğun etkisi mi, yoksa etkisizliği mi?..

Sansür mü dediniz?

Teröristlerin kamplardaki hayatını, dağa çıkmaya can atacağınız bir kıvamda anlatan,  savcı katilini ekranda gülümseten, terör örgütü yöneticilerinin propagandalarını yaptıran PKK Belgeseli’nin, İstanbul Film Festivali’nde gösterimine izin verilmemesi üzerine yeni bir sansür yaygarası başlatıldı ve malum güruh, “Bakur Depremi” parolasıyla saldırıya geçti. Mirgün Cabas da CNN Türk’teki Her Şey’e bu konu ile başladı ve “Deprem” KJ’si eşliğinde ilk sözü Festival Direktörü Azize Tan’a verdi. Tan, konu hakkında açıklamalarda bulunduktan sonra, “Belgemiz eksik, hukuken bir hak iddia edemeyiz. Ayrıca deprem filan da yok...” dedi.

Çok ilginçtir; konunun asıl muhatabı olan Tan’ın açıklamalarının bu kısmına, CNN Türk’teki tekrarlarda da rastlayamadım, programla ilgili olarak sitelerde yayınlanan haberlerde de...

Ertesi gün Parametre’de de konu yine “Deprem” KJ’siyle tartışıldı. Sayın Tan’ın aynı kanaldaki ifadelerini hiç dikkate almayan eleştiriler yapıldı.

Sansür mü dediniz...