Mustafa Nihat Yükselir
Mustafa Nihat Yükselir
Tüm Yazıları

Mesele Charlie Hebdo değil hala anlamadınız mı?

Bütün haftaya damgasını vuran Charlie Hebdo saldırısı ile ilgili tartışmalar Murdoch’ın yaptığı açıklamayla daha da alevlenerek büyüdü.
 
Murdoch, ‘Müslümanların çoğunluğu barışsever olabilir ama içlerinde büyüyen cihatçı kanserin farkına varıp ortadan kaldırılana dek onlar da sorumlu sayılmalıdır’ ifadeleri içeren İslamofobik bir tweet attı.
 
Bir hafta boyunca gelen yoğun tepkiler üzerine geri adım atan Murdoch, "Elbette Paris saldırısından tüm Müslümanların sorumlu olduğunu kastetmedim. Ama Müslüman topluluğu, aşırıcılıkla yüzleşip tartışmalıdır. Cihatçıların öldürdüğü onbinlerce Müslüman var. Milyonlarcası da ona karşı savaşıyor. Ama bu tehdidin üzerine gitmek, tüm dinlerin mensupları için önemli"  ifadelerine yer verdiği yeni bir tweet attı.
 
Anlayacağınız elin Murdoch’ı yaptığı aymazlığın farkına varıp geri adım atmayı bilmişti.
Peki bizim medyadaki hasta kafalı tayfa ne yaptı?
Onlar da yaptıkları saçmalıklardan vazgeçtiler mi dersiniz?
Maalesef hayır.
Yine bizi şaşırtmadılar.
 
Charlie Hebdo’nun uğradığı saldırının üstünden bir hafta geçmeden yaşanan gelişmeler Türkiye açısında akıl almaz noktalara geldi.
 
Charlie Hebdo saldırısı Fransız vatandaşı teröristlerin Fransa’da yayın yapan bir karikatür dergisine saldırarak katliam yapması değil miydi?
Yanılıyor muyum?
Olay Fransa’da geçmiyor muydu?
Ölen de öldüren de Fransız vatandaşı değil miydi?
Bu katliamın her şeyi Fransa’ya ait değil mi?
Peki bu olayın göbeğine Türkiye’yi çekme çabası ne anlama geliyor?
Bu katliamın Türkiye ile ne alakası var?
 
Charlie Hebdo dergisinin yeni genel yayın yönetmeni  “Türkiye’de laiklik tehlike altında” diye açıklama yapıyor.
 
Kendi dergisinin çalışanı 12 insanın katledilmesini bırakıp Türkiye’nin laikliği konusunda dertlenmesinden ne anlamamız lazım?
 
Charlie Hebdo’yu yayımlatma yetkisinin Türkiye’de cumhuriyet ve laikle ilgili ‘tehlikenin farkında’ olan tek gazete Cumhuriyet gazetesine verilmesinin bir tesadüf olmadığı açık kanıt değil de nedir?
 
Charlie Hebdo’yu Türkiye’de yayımlama amacının Charlie Hebdo’ya sahip çıkmak olmadığı çok net.
 
Peki Türkiye’de bu dergiyi yayımlamak ne anlama geliyor?
 
Bakalım ‘Türkiye’de yaşayan insanlar ne yapacak’ı mı ölçüyorsunuz?
 
Yaşanan katliama tepki göstermek yerine Türkiye’yi sınava çekmek, kendi ülkesindeki insanların kutsallarını hedef alarak sabrını sınamak ne anlama geliyor?
 
Burada bu yayını yaparak bu ülkeyi ve insanlarını laiklik testine mi tabi tutuyorsunuz?
 
Siz kimin adına kimi sınava çekiyorsunuz?
 
Peki bu ülkenin insanını ve inancını laiklik testine tabi tutan Charlie Hebdo ve Cumhuriyet gazetesinin algı operasyonunu yeterli bulmayan iki yazarın o kapağı köşesinde yayımlamasını nereye koymak lazım?
 
İnan insanların inançlarını rencide etmek neyin çabasıdır?
 
Bu kapağın köşelerde yayımlanması bir düşünce özgürlüğü mü, yoksa düpedüz bir provakasyon mu?
 
O kapağı köşesinde yayımlayan Cumhuriyet yazarı Ceyda Karan’ın bu yazıdan önce paralel medyanın televizyonunda saatlerce Zaman yazarı Mümtazer Türköne ile birlikte Charlie Hebdo’da çıkan o kapağı savunması bir tesadüften ibaret mi?
 
Bütün bu yapılan şeyler, atılan adımlar planlanmış bir operasyon değil mi?
 
Hedefte Türkiye’yi tartıştırmak yok mu?
 
Türkiye’de düşünce özgürlüğü için yanıp tutuşan soldan bakan faşistlerin, Ergenekoncu Kemalistlerin ve parelelci haşhaşilerin asıl meselesinin Charlie Hebdo olmadığı ortaya çıktı.
 
Ülkelerine karşı yürüttükleri algı kampanyası ile Murdoch’a rahmet okutan bu faşist kafalılar bir kez daha sınavda kaldılar.