ABD sonradan itiraf ettiği gibi asılsız gerekçelerle Irak’ı işgal etmişti.
Sünni-Şii çatışmasını körükleyerek ülkeyi İran nüfuzuna terk etti.
Demokrasi yerine ülkeye kaosu egemen kıldı.
Antidemokratik seçim kanunu ile sürekli Şiileri iktidarda tuttu.
Şii yönetimlerin baskısından illallah diyen Sünni çevreler 2013 yılı boyunca değişik etkinliklerle Şii baskısını protesto ederek dünyaya duyurmak istediler.
***
Duyan olmadı.
Irak’ın işgali, peşinden Şii baskısı DAİŞ denen örgüte davetiye çıkardı.
DAİŞ Irak’ın batısında ve Suriye’nin doğusunda büyük bir alana hükmetmeye başladı.
DAİŞ 2014 yılında başlayan Sünni ayaklanmayı fırsata çevirerek Musul’u da ele geçirdi.
DAİŞ, yakarak, yüksek binadan atarak, tank paletleriyle ezerek, boğazlayarak yaptığı vahşice infazlarla dünyaya korku saldı. Batı dünyası bu bahaneyle bir koalisyon oluşturdu ve bölgeye havadan bomba yağdırdı.
Türkiye’nin yöntemin yanlışlığına işaret eden ikazları dikkate alınmadı.
Onlar saldırdıkça DAİŞ güçlendi. Eli Paris’e kadar uzandı!
***
Şimdi Fransa, Almanya ve İngiltere parlamentolarından DAİŞ’le mücadele için kararlar çıkarttılar. Fransızlar Paris olayından sonra, İngilizler de geçen hafta parlamentodan karar çıkar çıkmaz hava saldırısına başladılar. Ama DAİŞ alan hâkimiyetini hala sürdürüyor!
Karadan temizlik harekatı yapılmadıkça hava saldırılarının DAİŞ’i etkilemediği gerçeği yavaş yavaş kabul görmeye başladı.
***
İşgalden sonra ordusuz kalan Irak askeri eğitim için olumlu bir adım attı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin talebiyle ve Bağdat hükümetinin onayıyla Türk askeri peşmergeyi eğitmeye başladı.
Bu eğitimin semeresini de aldılar ve geçen ay içinde Şengal’i DAİŞ’ten kurtardılar.
***
Peşmergeye eğitim veren Türk askeri birkaç gün önce nöbet değişimi yapınca birdenbire kıyamet koptu.
Bağdat yönetimi Türk askerinin Bağdat yönetiminin bilgisi haricinde topraklarına girdiğini 48 saat içinde terk etmezse BM Güvenlik Konseyi’ne müracaat dâhil bütün yolları deneyeceğini ilan etti.
Son olarak Başbakan Davudoğlu, devlet adamı nasıl olunur onu gösterdi ve Bağdat’a bir mektup göndererek hassasiyeti giderilinceye kadar sevkiyat yapılmayacağını bildirdi.
***
Bağdat gerçekten yabancı güçlere karşı çıkacak olsaydı önce ülkesini harabeye çeviren ABD’nin Irak’taki askeri gücüne karşı çıkması gerekirdi!
Ülkede at oynatan ve Şii-Sünni kavgasını körükleyen İran güçlerine karşı çıkması gerekirdi!
Aynı şekilde terör örgütü PKK kamplarına karşı çıkması gerekirdi.
Çıkmadı, çıkmıyor!
***
Türk askerine de çıkmıyordu.
Türk askeri iki buçuk yıldan beri zaten oradaydı.
Peki Bağdat bugüne kadar neden itiraz etmedi de şimdi vaveylayı koparıyor?
Sebebi çok basit.
Aslında konuşan ve itiraz eden Bağdat değil. İtiraz eden Tahran.
***
Mesele Musul değil. Mesele Tahran’ın Türkiye’ye dolaylı yollardan misilleme yapması.
Bağdat yönetimi Tahran güdümünde. Tahran Ankara ile gizli bir rekabet içinde. Bir süredir de bizzat Erdoğan ile uğraşıyor. Son krizde de Ankara’ya karşı Moskova’yla birlikte hareket ediyor.
Bağdat’ın bu çıkışı Tahran’ın dolaylı olarak da Moskova’nın çıkışı sayılır.
İpler başkalarının elinde olunca böyle istedikleri gibi konuşturuyorlar.