Bayramın ilk günü, edebiyat dünyasından küçük alıntı ve anekdotlarla kıymetli vaktinize talibim… Aralarında bayramla ilintili mesajlar da var, kadir kıymet bilmeye çağıranlar da… İlk mesaj şair ve yazar Mustafa Özçelik’ten…Şöyle bir önerisi var: ‘Bu bayram Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirini çocuklarımıza okutsak, ezberletsek sonra da onlara ödül olarak adı geçen camiyi ziyarete götürsek ne iyi olurdu.’
Süleymaniye’de Bayram Sabahı, şiirimizin şahikalarından biridir. Müslüman Türk milletinin tarihteki kutlu yürüyüşünü ve medeniyet algısını billurlaştıran en anlamlı metinlerdendir.
Anadolu’nun yazılmış bir romanı yoksa şayet, bu şiir, yazılması muhtemel ‘Anadolu romanına giriş’ kapısı niyetine okunabilir. ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirini çocuklarımıza ezberletelim’ teklifi bu bakımdan kıymetlidir. Bu bayram kendimize bir iyilik yapalım veYahya Kemal’in şahikasını baştan sona anlayarak, hissederek bir kez daha okuyalım. Ne diyor şair?
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Yunus Emre menkıbeleri üzerine düşünen, kitaplar kaleme alan isimlerden biri olan Mustafa Özçelik’in bir mesajı daha var. Efsane ve menkıbe düşmanlığının bizi hayalsiz, ufuksuz bıraktığını düşünen Özçelik, ‘Bunlara eğitici işlevleri açısından da bakmak lazım’ diyor ve ekliyor ‘Bu da sembollerin çözümlenmesiyle mümkün. Örneğin Yunus’un odun menkıbesinde mesele odunu düzgün hale getirmek mi yoksa nefsin eğriliklerini düzeltmek mi?’
Elbette mesele ‘odun’ değil, bunu anlamazdan, görmezden gelir, efsane ve menkıbelerden vazgeçersek, Hollywood masallarıyla yetişecek nesillere de “Welcome” demiş oluruz.
Camiler, türbeler, çeşmeler, türküler, destanlar, menkıbeler var oldukça umutlu olmak lazım. Ne var ki bunların üzerine şal örtmemek, mana tarafıyla ünsiyet kurmak gerek.
Özçelik’in hatırlattığı gibi, Balkanlar işgal edildiğinde ilk yıkılan yerlerin neden cami ve türbeler olduğunu düşünmek lazım. Aynı canavarlığı DEAŞ canileri de yaptı. Amaç ortada bir inancın somut tanıklarını/belgelerini yok etmek. Demek ki her cami ve türbe tapu senediymiş.
Büyüyen Ay Yayınları, Filibeli Ahmed Hilmi’ninBütün Eserleri dizisinde yazarın hikayelerinin tamamını yayımladı. Edebiyatın şimdikinden çok farklı bir havaya sahip olduğu zamanlardan bugüne gelen tatlı, sürprizli hikayeler var bu kitaplarda.
Filibeli’nin eserlerini okuyan şair Cevdet Karal’dan gelsin ikinci bayram mesajımız: Okuduklarımdan birçoğu bana O. Henry’yianımsattı. Ve düşündüm: Türk okuru O. Henry’yi okuduğu kadar bile okumuyordur Filibeli’yi. Amerikan edebiyatının yazarına verdiği değerle bizim verdiğimiz değer herhalde mukayese edilmez. Filibeli dizisi için yayıncı Mustafa Kirenci’yikutlamak gerek. Birçok işi tek başına yapıyor.
Cevdet’in nazikçe ‘kulak çeken’bu mesajını edebiyatçı Alaattin Karaca’nınkalem erbabına seslenen sözleriyle hitama erdirelim: “Bugün Türk roman ve hikâyesini ecnebi bir hava ve kıl kalemler işgal etmiştir. Türk edebiyatı bu işgalden ancak dik başlı, kalın/cins kalemler ve sözünü sakınmayan eleştirmenlerle kurtulabilir!..”
Bayramınız mübarek olsun.