Meselenin özü

Birkaç hafta önce Avrupa’dan iki görüntü gündemimize şöyle bir uğrayıp “İşte Batı’nın gerçek yüzü” diyerek nefsimizi yellememize vesile olmuştu.

Hatırlayalım:

Birinci görüntü, Atletico Madrid ile PSV Eindhoven maçı öncesi İspanya’nın Plaza Mayor meydanında toplanan Hollandalı PSV Eindhoven’ın taraftarları dilencelerle dalga geçip, onlara, kuşlara yem atar gibi para atmalarıydı.

İkinci görüntü de tribündendi! Futbol müsabakası için İtalya’nın başkenti Roma’ya gelen Çek taraftarlar, para verdikleri dilenci kadının üzerine işemeleri...

Bu görüntüler üzerinden, yukarıda da yazdığım üzere bolca Batı kötülemesi yapıldı. Dilencilere bu muameleleri yapanlar suçlu da ya kendilerine para için bu muamelelerin yapılmasına izin verenler, onların hiç mi suçu yok?..

Batı’nın fotoğrafı denilen mezkûr görüntülerde ben kendimizi gördüm.

Aklımdaki, “Müslümanlar niye bu kadar zelil hâlde” suali cevabını buldu. Dünya karşısında biz Müslümanlar o görüntülerdeki dilencilerden daha rezil durumdayız.

Allah’ın rızasını kazanmak için gönderildiğimiz dünya her an üzerimize işiyor ama bizler “Ya Rabbi şükür” diyoruz.

Unuttuk Müslümanlar, Allah’ı unuttuk. Ağzımıza sakız olmuş “Allah’a emanet, inşaallah” vd. lâfızlarla tribüne yönelik ibadetlerimizle Allah’ı andığımızı sanıyoruz ama nafile. Sıra makam mevkiye geldiğinde, sıra ticarete geldiğinde vesilelere ilâh gibi yapışıyoruz da her şeyin Allah’tan geldiğini gözardı ediyoruz.

Esseyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin şu sözü bizler için bir anlam ifade ediyor mu: “Şaşarım insanların hâline; geçimi maaştan şifayı ilaçtan bilirler!”

Ya Mahmud Ustaosmanoğlu Hazretleri’nin şu sözündeki inceliği anlayabilecek miyiz: “İnsanlar dünyaya çalıştıkları kadar ahirete çalışsalardı açlıktan ölürlerdi!”

Belki anlamayanlar olabilir izah edeyim: Mahmud Ustaosmanoğlu Hazretleri demek istiyor ki, insanlar öylesine dünya için çalışıyorlar ki ahirette açlıktan ölecekler! Ahirette açlıktan nasıl ölünür onu da az tefekkür edin kardeşler...

Hiç “Ama efendim dünya için de çalışmayacak mıyız” muhabbetine girmeyin. Mevzumuz o değil, boş muhabbet yapacak zamanımız yok...

Bugünkü yazımda niyetim o iki görüntüyü koyup altına da sadece Peygamber Efendimiz’in aşağıda yer vereceğim hadîs-i şerifini koymaktı ama anlaşılamayabilirim diye bu kadar lâkırdı yaptım. Kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Peygamber Efendimiz buyurdular:

“Diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabiler şaşkınlıkla sorarlar:

- Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?

Efendimiz (s.a.v):

- Hayır, der. Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz -çokluğunuz- bir akıntıya taşınan çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.

Bunun üzerine sahabilerden biri sorar:

- Vehn nedir ya Rasûlullah?..

O da buyurdu ki:

- Dünya sevgisi ve ölümü sevmemek, ondan nefret etmek.”

Mevzubahis görüntülerin bendeki tedaisi bu! Benim, ‘reel’im bu! Herkesin ‘reel’i kendine...