“Meşhur olduğun için mi para ödüyorlar?”

Pazar günü Halit Ergenç’in röportajını okudum. Türkiye dizi sektörünün, reklamcıların ve medya yöneticilerinin de okuması gereken bir röportaj bu. En can alıcı cümleyle başlayayım: Bir Workshop’ta, oyunculardan biri, bir karakteri ortaya çıkarma sürecinde yaşanılan zorlanmaları sormuş. Amerikalı oyuncu koçu da “Size tam bunun için para ödüyorlar. Siz meşhur olduğunuz için mi para ödüyorlar sanıyorsunuz?” Müthiş bir cevap ama Türkiye gerçeğine de çok uymuyor. Türkiye’de oyunculuk, yapımcılık, yönetmenlik 10 ay dizi, boşlukta da sinema filmi çekerek gidiyor. Bir karaktere hazırlanmak falan hikaye bizde. Sistem daha çok su akarken küpümü doldurayım mantığıyla ilerliyor. Bu röportajı medya yöneticileri de okumalı zira projeden projeye koşan oyuncular, yapım şirketleri aslında yorgunlar ve iş yapan ismi koy, başarı zaten gelir havasındalar. Son not reklamcılığa dair, Muhteşem Yüzyıl’da oynadığı dönemde gelen reklam filmlerine neden hayır dediğini anlatmış Halit Ergenç. Oynadığım reklam, Muhteşem Yüzyıl’ın arasına girecekti, Süleyman karakterine haksızlık değil mi bu diye soruyor. Bir karaktere can vermek için çok uğraşan bir sanatçı yapar ancak bunu. Yoksa su akarken küpümü doldurayım diyenler değil ki aslında sektörün bu tarz isimlere daha çok sahip çıkması gerekir...

Baştan sona rezalet 

Akif Beki, CNN-Turk’te ekrana gelen Baştan Sona programında boş didişmelerden daha çok program bittiğinde akılda kalanlar olsun diye uğraşır. Bu Cuma akşamı akılda çok şey kalan bir program yaptı. Eski CHP Parti Meclisi üyesi, gazeteci Mehmet Faraç ile CHP İstanbul Milletvekili Faik Tunay deyim yerindeyse birbirlerine girdiler. Hakaretten, ithamdan akılda kalan olmaz ama program sonunda akılda kalan şey şuydu: CHP’liler parti içinde yaşanan tartışmaları büyütüyor diye medyaya kızıyorlar ya, haksızlık ediyorlarmış. Medya işini doğru yapmamakla suçlanacaksa sadece buz dağının görünen yüzünü haber yapıyor diye suçlanabilir. Siz hiç aynı partiye üye adamların ekranda birbirlerine “El kol hareketi yapma, sesini sus bekle” falan dediğini duydunuz mu? Bırakın aynı partiye üye olmayı bir fikir tartışmasında bu cümleler kullanılmaz ama kullanıldı işte...

Yarım saat artı 15 yıl

Ceren Akdağ bugün TRT Haber’de Sözün Özü diye bir kuşak programa başlıyor. Program süresi yarım saat ama kültür sanat, siyaset, iş yaşamı gibi bir sürü alana kapsayan bir program olacak bu. Eğer içini doldurmayı becerebilirseniz, yarım saat, ekran için hiç de az bir süre değildir aslında. Bir programın dolu olup olmadığı anlamanın tek bir yolu vardır aslında.Eğer sunucu iştahla sormaya devam ediyor, programın temposunu düşürmüyor, cevaptan yeni soru soru çıkarıyorsa o program iyidir. Bazen görürsünüz, sunucunun elindeki sorular biter, konuğun cevabını tekrar etmeye başlar, gözü saat ya da rejiden gelecek işareti arar. Ceren Akdağ, 15 yıllık kariyerinde gazete ve televizyonlarda Dışişleri muhabirliği de yaptı,büyük bir yayınevinin iletişimini de yönetti, ekranda onlarca programa da imza attı. Dolayısıyla dolu dolu geçecek bir 30 dakika olacaktır...