Meşruiyet sınavındaki HDP

Seçimlerin anahtar partisi HDP’dir. Daha önce bunu yazdım. Anahtar partisi olması seçim barajıyla ilgili. 

Barajı aşarsa meclisteki dağılım üç aşağı beş yukarı bugünkü gibi olur.

Fakat barajı aşamazsa doğu ve güneydoğu vekillerinin tamamını AK Parti alır. Zira o bölgede sadece AK Parti ve HDP var.

Bu ihtimal yeni anayasa ve yeni sistem anlamına geliyor.

Durum AK Parti’yi böyle yakından ilgilendirince yani AK Parti’nin kârlı çıkması söz konusu olunca muhalif çevrelerin tutumu da değişiyor.

Aslında HDP’yi sevmiyorlar belki de nefret ediyorlar ama AK Parti’ye zarar verme ihtimali belirince HDP’yi bile savunmakta bir beis görmüyorlar.

Bırakın HDP’yi terör eylemini bile te’vile başlıyorlar.

***

Teröristler Ağrı’da askere saldırıyorlar. Öyle üç beş militan ile değil 40 civarında kalabalık bir terörist grup ile saldırıyorlar. Öyle üç beş mermi de sıkmıyorlar. 10 bin dolayında mermi yakıyorlar.

Çekilmesi gereken, silah bırakması gereken teröristler bunlar.

Tabiatıyla asker cevap veriyor. HDP eş başkanı bu saldırıyı kınayacak yerde teröristlerin sözcülüğünü yapıyor. Yetinmiyor, askerin AK Parti’ye çalıştığını söyleyerek kendince diğer muhalifleri kışkırtıyor.

Aslında korku başka.

Korku, teröristlerin Kürt seçmen üzerinde baskı kurmalarına izin verilmemesi halinde uğrayacağı hüsran korkusu.

Korku, silahların gölgesi olmadan siyaset yapamama korkusu.

Daha önce de barajı aşmaması halinde sokakları karıştırmakla ve şiddet kullanmakla da tehdit etmişti siyaset dünyasını.

İnşallah Ağrıdaki terör eylemi bu tehdidin seçim öncesi tezahürü değildir.

***

HDP bir siyasi parti ise ve bir Türkiye partisi olmak istiyorsa her şeyden önce şiddetten uzak durmayı öğrenmelidir.

Şiddet ile tehdit etmek ve terör eylemlerini savunmak hukuki meşruiyeti yitirmek demektir.

Sadece meşruiyeti değil aynı zamanda halk desteğini de yitirmek demektir.

Her fırsatta sokakları karıştırmak ve şiddete başvurmak, bırakın büyüme ve barajı aşmayı aksine partiyi daha da küçültür.

HDP bir Türkiye partisi olmak istiyorsa ve her normal siyasi parti gibi iktidara talipse sıfırdan başlayıp türlü engellerle mücadele ederek iktidarı yakalayan siyasi partileri örnek almalıdır.

En yakın örnek bugün halkın yarıdan fazlasının oyunu alarak cumhurbaşkanlığı makamına seçilen Erdoğan’ın içinden çıktığı harekettir.

***

Erdoğan’ın içinde yetiştiği siyasi hareket 1970 yılından 2001 yılına kadar bin bir türlü engelle karşılaşmış, baraj altında kalmış, dört kez partisi kapatılmış, siyasi yasaklarla yüz yüze gelmiştir. Ama asla şiddete başvurmamıştır.

Aksine her engel ayrı bir ders olmuş ve barışçı yöntemlerden katiyetle taviz verilmemiştir. 

Gerek belediyelerde gerekse ortak olduğu hükümetlerde milletin güvenini kazanacak icraatlar yapmıştır. Toplumu şiddetle tehdit etmek yerine yönetime layık ve ehil olduğunu ispat edecek başarılara imza atmıştır. 

Baraj altında kaldığı dönemlerde olsun, partilerinin kapatıldığı dönemlerde olsun o kadrolar asla şiddete başvurmamıştır, şiddet dili kullanmamıştır.

İşte o hareketin içinden çıkan AK Parti kuruşundan 14 ay sonra yüzde 34 ile iktidar olmuştur. Bu destek 2007’de yüzde 47’ye 2011’de yüzde 51’e yükselmiştir.

Çünkü kadrolar şiddete başvurmamış, şiddet dilini kullanmamış tam tersine her geçen gün millete güven vermiş ve Kürdüyle Türküyle, sağcısıyla solcusuyla, ihtiyarıyla genciyle, erkeğiyle kadınıyla tüm milletin itimadını kazanmıştır. 

Yüzde 52 hayal değil tescil edilmiş bir gerçek.

***

Şimdi HDP eğer Türkiye partisi olmak istiyorsa ve milletin güveninin kazanmak istiyorsa bu gerçeği görmelidir.  Elindeki belediyelerle bütün Türkiye’nin güvenini kazanabilir. Takip edeceği siyaset ile halka itimat telkin edebilir.

Taraftarlarını şiddetten uzak tutarak kendisini bütün Türkiye’ye kabul ettirebilir.

Ama bugün olduğu gibi terör eylemlerini savunursa, hafta içinde taraftarlarının Bakırköy’ü karıştırdığı ve yolu trafiğe kapadığı gibi sokağa dökülürse  ya da barajı aşamadığı takdirde  taraftarlarını sokağa dökmekle tehdit ederse, kusura bakmasınlar Türkiye partisi de olamazlar, bölge partisi de olamazlar, hatta bir siyasi parti de olamazlar. Meşruiyetlerini yitirirler ve hem kendileri hem de taraftarları zarar eder.

Siyaset böyle yapılmaz.

Hem barış sürecini hem seçim sürecini sabote eden Ağrı saldırısı HDP için çok kötü bir imtihan olmuştur.