Suriye’de ayaklanma baþladýðýnda, Esat’ýn kendi iktidarýný korumak için bulduðu yegane çare, PYD/PKK’yle yaptýðý anlaþmaydý. Celal Talabani arabulucu oldu ve PKK/PYD ile Esat anlaþtý. Buna göre, Esat Rojava bölgesini PYD’ye býrakýyor, PYD ise Kürt halkýný Esat’a karþý baþlayan ayaklanmanýn içinden çekip çýkarmayý vaat ediyordu. Bu anlaþmadan sonra Esat Rojava’yý PYD’ye teslim etti. PYD ise, Rojava’da faal halde olan, Kürt partilerine yöneldi, bu partilerin üyelerini tutukladý, Rojava bölgesine girmelerini yasakladý. Muhalif liderler ya öldürüldüler ya da Rojava bölgesini terk ettiler.
Esat’ýn bu hamlesinin gelecekte nelere yol açacaðýný ne Türkiye ne de Mesut Barzani gördü.
Çözüm sürecini ve Öcalan’ýn rolünü bitiren bir anlaþmaydý bu, ama doðru teþhis edilemedi.
Mesut Barzani, anlaþmaya seyirci kaldý. KDP çizgisinde mücadele eden Suriyeli Kürt partilerin tasfiyesine göz yumdu. PYD’yi ulusal bir hareket gibi gördü. Oysa Ulusal bir hedefi kalmayan PKK/PYD, bugün Kürt coðrafyasýnýn siyasi ve coðrafi bedenini daha fazla bölmenin peþindedir.
Süleymaniye ve Kerkük’te, Ýran, Þam ve Irak’ýn yardýmlarýyla Kanton idareler kurmak, PKK/PYD’nin yegane hedefidir. GORAN ve YNK, bu hedefin peþinde sürüklenmeye adeta mahkum hala gelmiþlerdir. KDP bürolarýna GORAn ve PKK militanlarýnýn beraber yaptýðý saldýrýlar, Kürdistan’ýn bölünmesi için, düðmeye basýldýðýný gösteriyor.
Ne yazýk ki, PYD, bugün elde ettiði siyasi prestijin önemli bir kýsmýný Mesut Barzani’ye borçludur. Hiçbir zaman hayata geçmeyen Erbil anlaþmasý ile Duhok anlaþmasý, Mesut Barzani’nin siyasi nüfusunu azaltýrken, PYD/PKK’nin siyasi nüfusunu ve prestijini arttýrdý.
Ama Mesut Barzani bir hata daha yaparak, Kobani’de, en zor zamanda bile, peþmergeleri istemeyen PYD’ye elindeki en aðýr silahlarý gönderdi. O silahlarý taþýyan peþmergeler, Türkiye’de sokaklara çýkan göstericilerin arasýndan geçip Kobani’ye vardýðýnda, PKK/PYD’nin Kobani üzerinden inþa ettiði egemenlik alaný, bizzat Barzani’nin eli ve Türkiye’nin katkýlarýyla güçlendirilmiþ oluyordu.
PYD bütün bu süreçlerde ve her defasýnda Mesut Barzani’yi ve partisini yerden yere vuran propagandalar yaptý. Ayný propaganda ve algý operasyonlarýndan Türkiye’de payýna düþeni fazlasýyla aldý.
Bu sistematik hatalarýn sonucu olarak, Türkiye çözüm sürecini kaybetti, Barzani ise bugün Kerkük ve Süleymaniye’yi daha sonra da iktidarýný kaybetmenin eþiðine gelmiþ bulunuyor.
Erbil, Kobani’nin durumuna düþseydi, acaba PKK/PYD yardým elinin bu denli cömertçe uzatýr mýydý? Soruya cevap vermeden önce, bugün KDP bürolarýna yapýlan saldýrýlarý ve Mesut Barzani’yi baþkanlýktan düþürmek için tezgahlanan kumpaslarý hatýrlamak yeterli olacaktýr.
Kandil tamamen PKK’nýn yönetiminde.
Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin o bölgede herhangi bir yetkisi yok.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, güneyde büyük bir parçasý olan ve halkýn PKK’nýn izni olmadan seyahat edemediði Zap Bölgesinde de, herhangi bir yetkiye sahip deðil.
PKK’nýn demokratik özerklikten bahseden söylemlerinin herhangi bir inandýrýcýlýðý yoktur. Çünkü PKK kendisini bütün Kürt bölgesinin tek ve gerçek sahibi olarak görüyor. PKK’ya göre, Irak ve Suriye Kürdistaný’ndaki partiler “iþgalcidir”, er ya da geç PKK’ya biat etmek zorundadýr.
DEAÞ’ýn Kürdistan’a saldýrmasý ise, PKK için yeni fýrsatlar yarattý. Ýnsan sormadan edemiyor, Acaba DAÝÞ, Kürtleri ve onlarla beraber baþkalarýný da hizaya getirmek için mi icat edildi?
Konuya yarýn devam edelim...
NOT:
“Silvanlý dostumuz Cemal Gezer, çeyrek asýrdýr Ankara’da yaþýyordu. Dört yýl önce, Kürtçe þarký mýrýldandý diye, oðlu Emrah Gezer öldürüldükten sonra, hayatý alt üst oldu. Kansere yakalandý, çok mücadele etti, çok acýlar çekti. Geçen hafta Kýbrýs’ta kaybettik. ‘Bir Zamanlar’ýn Silvaný’ný bana bir gün anlatacak ve ben de bu anlatýlanlarý yazýya dökecektim, olmadý. Hatýralarýný alýp gitti, Zerdeþt’in hem amcasý hem kirvesiydi, Cemal... Nur içinde yatsýn ve dostlarýnýn baþý saðolsun.”