Mevsim Yas, bir imge, bir ifade, bir isim ve bir anlam olarak benim için yeterince dikkat çekici ve doðrusunu söylemek gerekirse o oranda da sarsýcýydý. Kitap fuarýnda gözüme çarpan bu kitaba karþý içimde zapt edilemez bir istek oluþtu. Fuarda kendi kitabýmý imzalarken oluþacak ilk boþlukta gidip bu kitabý satýn almaya karar verdim. Mevsim ve yas kelimelerinin yan yana getirilmesiyle yaratýlan þairane vurgu sadece yaratýcý bir zekaya iþaret etmiyordu, sanki uzun zamandýr beklediðim bir haberin sessizce kitap kýlýðýnda zihin dünyama sýzma çabasýný hayretler içinde izliyordum. Yerimden kalktým ve gidip kitabý satýn aldým.
Þu mutlu tesadüfe bakýn ki, kitabýn yazarý Batman doðumlu bir kadýndý. Benim hemþerimdi. O ana kadar bu ismi hiç duymamýþtým. Kitap kapaðýnýn üst kýsmýnda adý Mehtap Ceyran olarak yazýlmýþtý. Akþam fuar dönüþünde eve geldiðimde yaptýðým ilk iþ kitabýn sayfalarýný çevirip okumak oldu. Siz de hatýrlarsýnýz Orhan Pamuk’un "Yeni Hayat" romaný þu açýlýþ cümleleriyle baþlar; “Bir kitap okudum ve hayatým deðiþti". Kitabý okurken benim de hissettiðim kesinlikle böyle bir duyguydu.
Kitap, benim sýklýkla 'topraðýn bile gözyaþý döküp aðladýðý' yýllardý, dediðim 1993-1996 yýllarýnýn adeta yeniden canlandýrýlýp hayat verildiði o süreci kusursuz anlatýyor. Edebiyat açýsýndan benim için sarsýcý olan konunun inanýlmaz, dehþet verici olaylarý ve karakterleri deðildi; o kahredici atmosferin edebiyat adýna ve sadece edebiyatýn imkanlarý içinde kalarak, olaðanüstü güzel anlatýmýydý. Yazar hiçbir acýyý es geçmemiþ ama hiçbir acýnýn kölesi de olmamýþ. Yürek burkan anlatý sahnelerinde bile yazar, kahraman ve karakterlerine acýmamýzý istemiyor. O da kahraman ve karakterlerine acýmýyor. Duygu dünyamýza sýðýnarak bizi ve karakterlerini istismar etmiyor.
Ýçimden “nihayet” dedim, bizi bir duygu girdabýna sürükleyip oradan sonuçlar çýkarmaya tenezzül etmeyen bir yazar var karþýmda. Ýdeolojik davranmayan, zavallýca propagandaya meyil etmeyen, edebiyatý angajman olarak kullanmayan, zihni ve hissediþleri özgür býrakan ve iki de bir araya girip bir þeyler izah edip bizi aptal sanan o küçük yazarlardan ayrýþan bir yazar. Her gerçek edebiyat temsilcisi gibi Mehtap Ceyran da bu romanýnda ideolojisini, dünya görüþünü tarih ve anlatý metninin bir yerine ustaca gizlemiþ. Kendini deðil edebi algýsýný konuþturuyor.
Hiç saklamama gerek yok. Kitap içinde kayboldum. Kitap bütün bildiklerimi bana unutturdu ve çok haklý olarak kendi bildiklerini bana gönüllü olarak yeniden öðretti. Bu gönüllü teslim oluþum beni bir an olsun bile rahatsýz etmedi. Bu kitaptan küçük bir bölümü sizinle paylaþtýðýmda eminin siz de benim gibi hissedip öyle düþüneceksiniz. Þimdi sýký durun ve hem faali meçhul cinayetlerin hem de kadýn intiharlarýnýn baþkenti olarak ilan edilen Batman’ýn o dönemdeki anlatýsýna kulak verin.
"Kýzýyla birlikte hazýrladýðý yemeði ocaða koymuþlardý. O sabah kendisini Hasankeyf Kalesi’nden atarak intihar eden kýzýn taziyesine gidecekti. Uzaktan akraba sayýlýrlardý. Üzerindeki yelekle eþarbýný deðiþtirdikten sonra bahçeye çýkmýþtý. Kýzýna seslenerek yemeði yakmamasý için uyarmýþtý. Henüz yüz metre yürümemiþti ki, evlerinin tarafýndan bir silah sesi duyulmuþtu. Eve nasýl geri döndüðünü hatýrlamýyordu. Ýçeri girdiðinde, babasýnýn silahýyla þakaðýna tek kurþun sýkan kýzýnýn ölüsünü holün ortasýnda bulmuþtu. Cesedi hala orada duruyordu. Kýzýnýn cesedi orada dururken nasýl bunlarý anlatabilmiþti, þaþýrmýþtým. Belki de zaman kazanmak istiyordu; gördüðü þey gerçek olmasýn diye. Ölüm karþýsýndaki kati çaresizliði kabul etmek aðýr geliyor olmalýydý.’’ (sayfa 44)
Ayný kadýnýn intihar eden ikinci kýzýnýn öyküsünü 48. sayfa da þöyle anlatýyor yazar: "Saatler sonra, gündüz intihar eden kýzýný defnedip mezarlýktan dönen Münire Teyze, evde ikinci kýzýnýn cesedini buldu. Onlar mezarlýktayken, iki yaþ küçük olan kardeþi de ablasýnýn ardýndan tuzruhu içerek intihar etmiþti. Bir anda kýyamet koptu mahallede. Münire Teyze ne durumdaydý bilmiyorum. O gece bahçelerine de, evlerine de girmeye cesaret edemedim. Öylece sokakta, kalabalýðýn içinde bekledim. Yalnýzca bir ara bahçe kapýlarýndan kafamý uzatýp baktým. Münire Teyze’nin benim yaþlarýmdaki küçük kýzý merdivenlerin bir ucuna çömelmiþ oturuyordu. Acýmýþtým ona. 'Kýrgýnlýk' derdi intihar eden her genç kýzýn ardýndan Medet’in eniþtesi. Sokaðýmýzýn kýzlarýný küstürmüþlerdi. Birer birer öldürüyorlardý kendilerini. Kimse onlarý görmüyordu. Onlar ise görünür olmak istiyorlardý. Kýrýldýklarýný herkes, bütün dünya bilsin istiyorlardý. Çok ani ve sertti cevaplarý. Görünür olmak için kendilerine böyle bir yol bulmuþlardý. Artýk genç kýzlarýn birbirini intihara sürüklediði bir yerdi burasý. Salgýn bir hastalýða tutulmuþ gibi, her genç kýz, bir diðerinin ardýna ilikliyordu ölümünü. Þehir bu hastalýktan nasýl kurtulacaðýný bilmiyordu. Ýntihar her geçen gün biraz daha hayatýn kendisi oluyordu.”