Þunu baþtan söyleyelim de Baþbakan’ýn hasta ziyaretini fýrsat bilerek koskoca bir darbeler tarihini ve dahi asker-medya ittifaký sicilini temizlemeye heves edenlerin meraký giderilsin:
Ergenekon ve Balyoz baþlýðý altýndaki 20 civarýndaki davada bazý usul hatalarý, yöntem yanlýþlarý vardýr. Bu hatalar nedeniyle bazý sanýklarýn haksýzlýða uðradýðýna dair kanaat da hasýl olmuþtur. Çýplak gözle bakýldýðýnda nasýl bazý isimlerin suça bulaþmýþlýðý aþikarsa, buna mukabil bazý isimler hakkýndaki isnatlarý izah etmenin zorluðunu da kabul etmek lazýmdýr. Dahasý... Haklarýnda güçlü suç þüphesi bulunanlarýn bazýlarýnýn -hatta birçoðunun- tutuksuz yargýlanmalarý da pekala mümkündür.
Ancak, bunlarý söylemek, bu itirazlarý kayda geçirmek Türkiye’de yakýn geçmiþte dört askeri darbenin gerçekleþtiði, sayýsýz planýn da teþebbüs safhasýnda kaldýðý gerçeðini deðiþtirmiyor.
Elbette, hukukta tek bir usul hatasý dahi üzerine gidilmeye deðer fevkalade önemli bir meseledir. Geçiþtirilemez...
Tutuksuz yargýlansýnlar, demek yargýlanmasýnlar demek deðildir. Usul hatalarý var demek, esas yanlýþtýr demek de deðildir.
60 yýldýr darbelere boyun eðmiþ bir halk, darbelere yenilmiþ bir hukuk yapmasý gerekeni geç de olsa yapýyor. Darbeci, vesayetçi geçmiþiyle yüzleþiyor.
Dört askeri darbenin ardýndan, 2000’li yýllarýn baþýnda birden fazla darbe planlanan, bu planlarla 2008’deki kapatma davasýna, 2009 Þubat’ýnda andýça kadar uzanan bir gelenekten söz ediyoruz.
Türkiye düne kadar böyle bir ülkeydi, unutmayalým.
Ülkeyi asker yönetirdi, yönetemediði zaman da rakiplerini bu yollarla tasfiye ederdi.
Ve elbette bunu öncelikle medya vasýtasýyla yapardý.
Bugün medyanýn adý geçen davalarý itibarsýzlaþtýrma gayretinin tek sebebi de budur. Geçmiþteki kirli ittifaktan kendilerine düþen payý da bunun tarihi ve hukuki sorumluluðunu da çok iyi biliyorlar. Bilhassa medyadaki darbeci ve Ergenekoncu tayfa bir umutla Baþbakan’ýn gözlerine bakýyor, bir kelime duyabilmek için yandaþlýðýn her türlüsünü yapmaktan geri durmuyor.
Fehmi Koru bu tayfaya gerekeni dünkü yazýsýnda söyledi; tekrara hacet yok. Kaçýranlar mutlaka okusun...
Bu ikiyüzlülüðü ve korkuyu deþifre eden; tekrar hacet olan bir baþka mesele var.
Balyoz’u, Ergenekon’u, odatv’yi vs. didik didik inceleyen bu dosyalardaki eksikleri, gedikleri ortaya çýkaran köþe yazarlarý sýra 28 Þubat davasýna geldiðinde sus-pus oluyorlar.
Dün yine, Balyoz davasýndaki eksikliklerle ilgili yazýlmýþ yazýlar vardý. Bu konularda uzmanlaþmýþ köþe yazarlarý tekrar tekrar bir noktadan bu davayý kritik ediyorlar. Ýyi de yapýyorlar.
Ama, sýra 28 Þubat’a gelince neden ses çýkmýyor, merak edilmeyecek gibi deðil. Çevik Bir’le, Erol Özkasnak’la çok iyi iliþki içinde bulunduðunu bildiðimiz, 28 Þubat’ýn manþetlerini atan, kitaplarýný yazan gazeteciler ve medya yöneticileri bile tek satýr yazmýyorlar.
Bir ve Özkasnak 70’e yakýn askerle birlikte 8 aydýr cezaevinde ama haklarýnda býrakýn savunmayý, tek bir yazý çýkmadý.
Belki haklarýndaki belgeler de ýslak imzalý deðildir, belki onlarýn dosyalarýndaki CD’ler de sonradan kaydedilmiþtir, belki onlarýn bazýlarý da görev verildiði sýrada yurtdýþýnda falandýr.
Bazýlarý yaþlý ve hasta malum... Hiç olmazsa eski günlerin hatýrýna birisi tutuksuz yargýlanmalarýný talep etsin.
Bunu yapamayanlarýn -asla yapamazlar da- hiç olmazsa nerede susacaklarýný bilmeleri gerekir.
Ergenekon / 28 Þubat medyasý acýnacak derecede sevimsiz durumdadýr...
Mezarlýktan geçerken ýslýk çalanlara yine de dostça bir ikazýmýz olsun.
“Meðer her þey yalanmýþ” diye balon uçurup insanlarý aptal yerine koymak hiç akýllýca bir taktik deðil.
Neyin yalan neyin gerçek olduðunu en iyi kendilerinin bildiðini herkes biliyor çünkü.