Siyaset ve sosyoloji arasýndaki bað koptu mu devletin güç aygýtlarýna yakýnsanýz jakobenleþir ve varlýðýnýzý idame ettirmek için vesayet araçlarýna muhtaç hale gelirsiniz. Onlar da kifayet etmeyince darbe yapmaya kalkýþýrsýnýz. Türkiye'nin çok partili hayata geçtikten sonraki tarihi böyledir.
Topluma yabancýlaþmýþsanýz, çoðunluðun ahvalinden bihaberseniz, sözünüzün oralarda bir karþýlýðýnýn olmadýðýný göremiyorsanýz yahut geniþ toplum kesimlerinin beklentilerini karþýlayacak bir vizyonunuz yoksa sekterleþir ve marjinal aktörlere dönersiniz. Böyle yapýlarýn katý ideolojik tutkallarý varsa yahut etnik ve mezhebi kýrmýzý elmalarla hareket ediyorlarsa, þiddete meyletmeleri, dolayýsýyla dýþarýdan yönlendirmeye açýk hale gelmeleri, taþeron örgütlere, baþka ülkelerin istihbarat aparatlarýna dönüþmeleri de olasýdýr.
Nitekim þu an Türkiye'nin mücadele ettiði yapýlarýn neredeyse tamamýnda bu seyir ve hastalýk söz konusudur.
Peki sorunlarýmýzýn kalýcý çözümü için ne yapmamýz gerekir? Jakobenizmin siyasetin her an hortlayan bir yüzü olmamasý, kimlik siyasetinin seyrelmesi, siyasetin merkezinin güçlenmesi için 16 Nisan'daki sistem deðiþikliði çok önemli imkanlar sunuyor.
Bunu baþarabilirse, iktidarý gibi muhalefeti de güçlü bir siyasi yapýya kavuþmuþ olacak Türkiye. Orta ve uzun vadede siyaset kültürü deðiþecek, kimlikçilik siyasetin merkezini domine eden bir güç olmaktan çýkacak. Nispi temsil imkanýna da kavuþulmasý halinde "temsilde adalet yönetimde istikrar" idealine gerçek anlamda ulaþýlmýþ olacak.
Ben bu süreçte MHP'ye çok önemli rol düþtüðünü düþünenlerdenim. MHP 15 Temmuz ile beraber üstlendiði misyon ile Türkiye'nin hem beka kaygýlarýný tam bir kavrayýþla deðerlendirebilmiþ hem de yol açýcý bir kilit iþlevi görmüþtür. Bu misyonuyla da güçlü Türkiye'nin yapýlandýrýlmasýnda kurucu bir rol üstlenmiþtir. Bu tam da siyasetin sosyolojiyi kavrayýþýnýn bir örneði olarak ele alýnabilir. Ve bu ayný zamanda geri dönüþü olan da bir süreçtir. Yani siyasettin bu akil kavrayýþýnýn toplumdaki etkisi de teveccüh þeklinde kendini gösterecektir. Nitekim MHP'nin 15 Temmuz'dan sonra toplumda oluþturduðu güven ve Bahçeli'ye yönelen kiþisel sempati bunun bir göstergesidir.
Peki MHP'nin Kürt halkýyla ilgili yaklaþýmý nedir?
Türklüðü milletimizin adý olarak tanýmladýðýmýzda bile, böyle düþünsün ya da düþünmesin, Kürtlerle ilgili bir yaklaþýmýmýzýn bir söylemimizin olmasý beklenir. Aksi, kendi ideal tasavvurumuza kapanýp kalmak, velev ki doðru ise bile, realist politika üretememe ve giderek toplumun o kesimiyle iletiþim kuramaz hale gelmektir.
Peki MHP'nin böyle bir lüksü var mý?
Bence yok. Türkiye'nin devleti ve milletiyle bütünlüðü ülküsünü önceleyen bir siyasi geleneðin herkesten daha çok Kürt meselesiyle dertlenmesi gerekir.
Meseleye bu çerçevede bakarsak, Türkiye'nin milli çýkarlarýna ve güvenliðine tehdit deðil bilakis destek olan ve Irak Anayasasý'nda da tanýmlý IKBY'nin bayraðýnýn bir resmi ziyarette Irak devlet bayraðý ile birlikte týpký daha önce olduðu gibi kullanýlmasýndan duyulan rahatsýzlýðý anlamak mümkün deðil. Hem bölgesel dýþ politikamýz, hem de artýk daha ziyade psikolojik bir bakiyeye dönüþmüþ etnik hassasiyetlerin siyasallaþmasýnýn önüne geçme sorumluluðu açýsýndan.
Türkiye'nin her þehri ve bölgesinde temsil kabiliyeti olan tek parti AK Parti. Bu durumu sadece AK Parti'nin bugüne kadarki baþarýsýnýn sebebi ya da sonucu olarak ele almak sýð bir yaklaþým olur. Fark etmemiz gereken husus AK Parti dýþýnda etnik ve ideolojik kimlik siyasetinden uzaklaþmayý baþarabilmiþ baþka bir parti olmadýðý.
Bence MHP'nin Türkiye'nin her yerinde siyaset yapabilecek bir parti hüviyeti kazanmasý gerekiyor. Bunu da sadece siyasi bir baþarý olarak deðil milli bir sorumluluk olarak ele almak durumunda. MHP'nin Urfa'da, Mardin'de, Bingöl'de siyaset yapabildiði bir Türkiye emimin çok daha güzel bir Türkiye olacaktýr.