MHP ve Yeni Türkiye

Süleyman Þah operasyonuyla birlikte MHP’nin verdiði tepkiler, son yýllarda ‘Türk milliyetçisi hareketin’ yaþadýðý dönüþümü anlamak için önemli veriler sunuyor.

Milliyetçi Hareket, dýþarýdan okuyanlarýn anlamakta zorlanacaðý bir þekilde, uzun yýllar boyunca “sað-sol, Müslüman-laik, yerli-batýcý” eksenlerinin oluþtuðu momentlerde çoðulcu bir temsile sahip oldu. Mesela baþta Kürtler olmak üzere, etnik köken itibarýyla Türk olmayan birçok unsuru -aðýrlýklý olarak Ýslam dairesi etrafýnda olmak üzere- içerisinde barýndýrabildi.

Vesayet rejiminin en geniþ anlamýyla Ýslam ve batýcýlýk üzerinden ötekileþtirdiði bu kimliklerden belli kesimler, ‘milliyetçilik’ þemsiyesi altýnda var olmakta büyük bir sýkýntý görmediler.Milliyetçi hareket önce Türk ulusalcýlýðýna, sonra da sekülerizme kaydýðý oranda ise ‘çatý kimlik’ özelliðini kaybetmeye baþladý. Mezkûr dönemlerde Ýslami hareketin ayný anda merkez sað ve milliyetçi kesimleri eriten tazyiki ile Türk milliyetçiliðinin kendi iç tartýþmalarý da yaþanan dönüþümde etkili oldu.

Kürt sorunu kaynaklý tartýþmalar ve PKK üzerinden geniþ kesimlerde oluþan tedirginlikleri tepkisel olarak gidermenin adresine dönüþen MHP, oldukça baþarýsýz iktidar tecrübesinin ardýndan baraj altýnda kalmasýyla yeni bir döneme girdi. Týpký bugünlerde, HDP’nin “baraj altýnda kalýrsak” senaryolarýný bir tespitten ziyade tehdit þeklinde aktarmasý gibi; MHP de seçim barajý üstünde kalmasýnýn kendisinden çok memleketin hayrýna olacaðý þeklindeki ‘duygu halini’ kendi seçmeninde tescillemiþ görünüyor.

2007 seçimleri öncesinde ayný anda PKK’nýn ve vesayet rejiminin harekete geçmesiyle oluþan atmosferde Meclise dönmeyi baþaran MHP, 1980 sonrasý devam eden transformasyonunu coðrafi olarak ancak belli bölgelere sýkýþarak büyük ölçüde tamamlamýþ oldu. Bu süreçte, MHP’nin muhafazakâr kesimlerle yoðun taban geçirgenliði ciddi þekilde erozyona uðrarken, Kemalist ve laik kesimlerle seküler kimlik zemininde kesiþen alanlar bulmaya baþladý. 2010 Anayasa Referandumu sýrasýnda görünür hale gelen bu durum, 2014 Cumhurbaþkanlýðý Seçimlerinde resmen tescillenmiþ oldu.

Gelinen noktada ise Türkiye’nin normalleþme sancýlarý karþýsýnda adeta bir barometreye dönüþen MHP, kendisinden mütevellit bir siyasal portföy imkânýný büyük ölçüde kaybetmiþ durumda. Siyasal krizlerin ve toplumsal gerilimin yükseldiði dönemlerde MHP de canlanmakta, ‘düzen kurucu ya da sorun çözücü’ inþacý pozitif gündem karþýsýnda ise fark edilebilir olmaktan uzaklaþmaktadýr.

Lakin 2010 sonrasý MHP’nin canlandýðý sahnelerde kullandýðý dil, AK Parti karþýtlýðý eksenine çok sert bir þekilde oturduðundan, Kemalist, sol ve Kürtçü dil ile ironik kesiþmeler yaþamaktadýr.Bu kesimlere ait tabanýn MHP ile oy geçirgenliði asgari veya hiç olmadýðýndan; metropollerde seküler eðilimde olan, Anadolu da ise muhafazakâr havuzda bulunan milliyetçi tabanýn belli bir kýsmý hareketlenmeler yaþýyor. Bu döngünün devam etmesi durumunda MHP, 2010 Referandumunda verdiði tarihi kararý gözden geçirmek için yeterince geç kalmýþ olabilir.

MHP’nin yeni Türkiye ile imtihaný kendisi açýsýndan sancýlý bir yüzleþmeden ibaret. Geçen yüzyýlýn Soðuk Savaþ döneminin ruhunda ete kemiðe bürünmüþ, vesayet rejiminin icat ettiði sorunlar üzerinden var olmuþ bir hareketin, salt siyasal bakiye halinden çýkýp çýkamayacaðýna en baþta liderliði karar verecek.

Son dönemde ise özellikle ‘Süleyman Þah operasyonu’ sonrasýnda kullandýklarý dile bakýlýrsa, ‘jenerik milli(yetçi) kavram seti’ içerisinden oldukça ilginç bir ‘müzmin sol muhalif dil’i andýracak kadar argo diskur benimsenmiþ durumda.

Geçen yüzyýl boyunca, milli menfaat kamuflajý altýnda, bulduðu her fýrsatta milliyetçileri de yeterince maðdur eden vesayet rejimine açýlan kredinin asgari kýsmýný, MHP’ye nazaran Türkiye’nin en geniþ milliyetçi-muhafazakâr temsiline sahip AK Parti’ye açmamak, MHP açýsýndan sadece derin bir krizin habercisi. Týpký, Kürt ulusalcýlýðýnýn her seferinde en büyük Kürt temsiline sahip AK Parti’yle muhatap olmanýn saðlýklý ve makul dilini bulmak yerine, sol-liberal sorumsuz ve tutarsýz diskura savrulmasý gibi.

Normalleþme sancýlarý yaþayan Türkiye’de, farklý merkezkaç unsurlarýn siyasetin ateþini yükseltmesi yanlýþ okunmamalý. Yükselen ateþ, ayný zamanda ‘yeni Türkiye bünyesinin mukavemet ve mücadele gücü’nü de gösteriyor. Bu nokta-i nazardan, MHP’nin araçsal bir unsur mu, yoksa yeni Türkiye’nin önemli bir parçasý mý olacaðýný tercih etmesi gerekiyor. Anlaþýlan tercih yapýlmýþ durumda.