Ekranda ya da göz önünde bulunmanýn belirli koþullarý vardýr. Bunlardan en baþta geleni denklik ilkesidir. Mesela bir gazetenin yayýn yönetmeni baþka gazetelerin yazarlarýyla tartýþma programýna çýkmaz. Mesela bir þirket sahibi benzer büyüklükteki þirketlerin profesyonelleriyle ayný panelde konuþmacý olmaz.
Sonra baþka kurallar da vardýr, mesela kamuoyunda etkisi kötü olacak bir açýklamayý “lider” olarak konumlanmýþ kiþi yapmaz. Açýklama mutlaka sözcü ya da alt birimlerden birine yaptýrýlýr ki “Lider” hep iyi mesajlar ve haberler veren kiþi olarak akýllarda kalsýn.
Bir de tutarlýlýk ilkesi vardýr, ayný parti ve ayný kurumdaki kiþilerin ayný fikirleri seslendirmeleri beklenir. Bu saydýklarým iletiþimin alfabesindeki ilk 3 harf gibi basit kurallardýr.
***
Kimi siyasi partiler ve temsilcileri ekranda olmayý çok severler. Mesela CHP’nin en büyük dertlerinden birisi budur. Birbirinden taban tabana zýt fikirlere sahip isimler CHP temsilcisi olarak ekrana çýkýp konuþabilirler. Böyle olunca da vatandaþýn kafasý karýþýr, yetkili aðýzlar açýklama yapmak durumunda kalýrlar. Bu konuda HDP’nin de seçim sonrasý yaþadýðý ve vekillerini uyarmak zorunda kaldýðý durumlar oldu. AK Parti en þanslý partilerden biri durumunda bu alanda Hem iyi hatipleri var hem de tüm hatipler ayný fikri seslendiriyorlar.
Gelelim MHP’ye... Genel Baþkan Devlet Bahçeli televizyon ekraný sevmiyor. Partinin en iyi hatiplerinden birisi Oktay Vural. Ancak Vural denklik ilkesine çoðunlukla uyuyor ve diðer siyasi görüþlerden insanlarla eþit konumda olmadýðý sürece yan yana gelmiyor.
Diðer iyi hatipler, Sinan Oðan bu dönem aday gösterilmedi, Ümit Özdað iyi hatip ama siyasetçi olarak daha ýsýnma turlarýnda. Genel Baþkan Danýþmaný Metin Özkan’ýn derinlemesine konularda nereye kadar gidebileceðini zaman gösterecek.
***
Geçen Çarþamba, Meclis Baþkanlýðý seçiminden beri ekranlardaki tartýþma programlarýný seyrediyorum. Bir MHP’i aðýr biçimde eleþtirenler var bir de MHP’nin tavrýný savunan ve MHP’li olmayan bir kesim...
Eksik ne derseniz, eksik MHP’yi çok iyi bilen ve çok iyi savunan, çok bildik, bir ekran yüzü yok. Ýster akademisyen ister gazeteci, bu alanda bir bir boþluk olduðu kesin.
Genel Baþkan Devlet Bahçeli televizyon iletiþimini belki çok önemsemiyor olabilir ama çaðýmýz yazýlý metinle iletiþim çaðý deðil.
Türkiye’de sözcülük makamý daha yeni yeni oturmaya baþladý. Önce Hüseyin Çelik sonra Beþir Atalay bu makamýn hakkýný mümkün olduðunca verdiler.
Cumhurbaþkanlýðý Sözcüsü Ýbrahim Kalýn, etkin bir ilk olmanýn mücadelesini veriyor. Oysa, bakýn ABD’ye, hem Dýþiþleri hem de Savunma Bakanlýðý sözcülerinin adlarýný bile biliyoruz.
Sözcülük kurumunu siyaset hayatýmýzda daha etkin hale getirmek belki de herkes için iyi bir formül olabilir...