Yapılan bir araştırmada kadınlarda migren hastası olmanın demans riskini artırdığı, erkeklerde ise migrenin demans riskini etkilemediği sonucuna varıldı. Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Louis Jacob kadınların erkeklere kıyasla daha şiddetli migren atakları geçirmesinin bu farkta etkili olabileceğini belirtiyor.
Migren kadınlarda daha fazla olmak üzere toplumda oldukça sık gözlenen bir baş ağrısı çeşididir. Hayatında en az bir defa baş ağrısı yaşamayan insan neredeyse yoktur. Migren ataklar halinde gelen, genellikle günlük işleri yapmayı engelleyecek kadar şiddetli, genellikle tek taraflı, bulantı ve bazen kusmanın eşlik ettiği, ışık ve sesten şiddeti artan bir baş ağrısı türüdür. Halk arasında kısmen yanlış bilinen bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. Baş ağrısı sebebi migren olsun ya da olmasın sürekli ağrı kesici kullanmak baş ağrılarını azaltmak yerine artırır. Ağrı kesici o an için ağrıyı dindirebilir. Fakat atak sayısı ve süresinin gittikçe artmasına sebep olur. Örneğin ayda iki defa ağrınız oluyorsa ayda 4-5 ya da daha fazla ve her ağrı kesici alımınızla sayısı artan baş ağrılarınız olacaktır. Hatta gittikçe sayısı artan baş ağrılarının özel bir adı bile vardır. ‘Ağrı kesici kötüye kullanımı/fazla kullanımı baş ağrısı’. İşler bu noktaya geldikten sonra tedavi çok daha zorlaşır. O yüzden ağrı kesici kullanmadan önce bir defa daha düşünün! Eğer atak sayısı ayda 4 veya daha fazla ise, sık sık ağrı kesici kullanma ihtiyacı duyuyorsanız işler daha da zorlaşmadan mutlaka bir nöroloji hekimine görünmelisiniz.
Journal of Alzheimer’s Disease dergisinin önümüzdeki sayısında yayımlanacak olan bir bilimsel çalışmada migren ve demans arasındaki ilişki araştırılmış. Daha önce yapılmış birkaç çalışmada migren/diğer baş ağrıları ve demans arasında pozitif ilişki saptanmıştı. Fakat bu çalışmaların sonuçlarını etkileyebilecek negatif faktörler olduğundan yeni çalışmalara ihtiyaç duyuldu. Yeni yapılan çalışmaya 3727 kişi dahil edildi. Katılımcıların yaş ortalaması 67.7 idi. 10 yıl sonra migren olanların yüzde 5.2’sinde, migren olmayanların ise yüzde 3.7’sinde demans geliştiği tespit edildi. Kadınlar ve erkekler ayrı değerlendirildiğinde sonuçlar biraz daha farklıydı. Kadınlarda migren olanların yüzde 5.8’inde olmayanların yüzde 3.6’sında demans gelişmişti. Erkeklerin ise migren olanların yüzde 4.5’inde olmayanların yüzde 3.4’ünde demans ortaya çıkmıştı. Aradaki fark istatistiki olarak değerlendirildiğinde kadınlarda migren hastası olmanın demans riskini artırdığı, erkeklerde ise migren hastası olmanın demans riskini etkilemediği sonucuna varıldı. Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Louis Jacob kadınların erkeklere kıyasla daha şiddetli migren atakları geçirmesinin bu farkta etkili olabileceğini belirtiyor. Cinsiyetler arasındaki bu farkın nedeni ve migren-demans ilişkisini daha iyi anlayabilmemiz için yeni çalışmaların düzenlenmesi gerektiğinin de altını çiziyor.
Telefonlar artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Öyle ki telefondan uzak kaldığımız zaman hissettiklerimiz madde bağımlılarının yaşadığı semptomlara benziyor. Mesela telefondan uzak kalmak bir süre sonra kaygı, arama davranışı, huzursuzluğa neden oluyor. Journal of Travel Research dergisinde yayımlanan bir çalışmada tatilde dijital yaşamdan uzak kalmanın etkilerini araştırmış. İlk zamanlarda çekilme belirtileri olarak anksiyete, huzursuzluk gibi değişiklikler görülürken, zamanla durumu kabul etme, keyif alma ve özgür hissetme dönemine geçiş yapıyorlar. Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Wenjie Cai, günümüzde dijital dünyadan sürekli bir bilgi akışı olduğu, insanların her an online ve ulaşılabilir olmaktan bir süre sonra yorulduğu ve bu nedenle bir süre dijital hayattan kopmalarının onlara iyi geldiğini belirtiyor. Dijital detox turizmi de gittikçe gelişiyor. Çalışmaya 7 ülkeden 24 katılımcı kabul edilmiş. Katılımcılar araştırma boyunca 17 ülke ve bölge gezerek tatil yapıyorlar. Dijital hayattan uzak kalmak katılımcılarda ilk başta endişeye yol açıyor. Özellikle yolculuk sırasında navigasyon kullanamamak kaygıya yol açıyor.Bu arada yalnız yolculuk edenlerde dijital hayattan uzak kalmak, eş veya arkadaşları ile yolculuk edenlere kıyasla daha fazla endişeye sebep oluyor. Arkadaşları ile yolculuk yapanların bazıları dijital kopmadan hiç etkilenmiyor. Zamanla gezdikleri bölgelerin insanları ile iletişim kurmaya başlıyorlar. Öğrenmek istediklerini onlara soruyorlar. Hatta hiçbir internet sitesi ya da blogda öğrenemedikleri bilgilere bu şekilde erişebildiklerini belirtiyorlar. Arkadaşlık bağları daha fazla güçleniyor. Birlikte yaptıkları aktiviteler artıyor. Yolculuğun üzerlerinde yarattığı duygusal etkiyi daha fazla hissetmeye başlıyorlar ve bulundukları andan daha fazla keyif aldıklarını belirtiyorlar. Yolculuk bittikten sonra dijital hayata geri dönmenin üzüntüye yol açtığını söylüyorlar. Uzun süre dijital-free hayata alıştıktan sonra bir anda yoğun bir şekilde mesaj ve bildirime boğulmanın onları negatif etkilediğini belirtiyorlar. Bu çalışma benim çok hoşuma gitti. Zaten bildiğimiz bir gerçeğin dökümante edilerek de kanıtlanması belki bir adım atmamız için bizi motive eder. Her şey bir sektör. Digital detox tatili de elbet bir sektör haline gelecektir. Halbuki yapacağımız şey çok basit. Tatile gittiğimizde telefonları kapatmak. Emin olun sadece Pazar günü bile bunu yapsak faydasını görebiliriz.