Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn geçen cumartesi akþamý Tarabya Köþkü’nde medya patron ve yöneticilerine verdiði iftar epeyce konuþuldu.
Kimi gelenlerden-gelemeyenlerden bahsetti, kimi ikram edilen yemeklerden, kimi de görünen yüzünde sakal býrakýp, görünmeyen yerlerde sigara içenlerden…
Bendeniz de, konuþmada yer alan bir cümleden hareketle medya-iktidar iliþkileri hakkýnda birkaçkelam etmek istiyorum.
Önce davetli kesitini kýsaca hatýrlatmak gerekirse, “yandaþ”larla sýnýrlý bir iftar deðildi. Bu davetlere katýlanlarý “yandaþ” olmakla suçlayan “candaþ”larýn da çoðu oradaydý.
Mesela Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý bütün siyasi hayatý boyunca en usturuplu ama en aðýr yýpratýcý muhalefeti yürüten Doðan Grubu’nun Onursal Baþkaný Aydýn Doðan da oldukça geniþ bir yönetici ve yazar ekibi ile bu iftara katýlmýþtý ve Erdoðan’a en yakýnýnda yer almýþtý.
Gerçi, bu tür gruplara mensup gazetecilerin, iktidar temsilcilerinden yoðun ilgi ve itina görmesi, onlara daha itinalý davrananlar tarafýndan hep garip karþýlanmýþ ve eleþtirilmiþtir ama bendeniz, Aydýn Doðan’ýn Erdoðan’a yakýn oturtulmasýný bu tür bir rahatsýzlýk sebebiyle zikretmedim. Tam aksine, bu nazik davranýþýne kadar anlayabildiklerini sorgulamak için hatýrlatmak istedim.
Yandaþ deðil, millî olun…
Gelelim o cümleye…
Cumhurbaþkaný Erdoðan, o akþam yaptýðý konuþmanýn bir bölümünde, “Benimle ayný þeyi konuþmak zorunda deðilsiniz. Ama ülkemizin ve milletimizin menfaatleri söz konusu olduðunda yerli ve millî olmanýz gerekir”dedi.
Medyamýzdaki yaygýn problemi teþhis eden bir cümle bence…
Kimsenin “yandaþlýk” gibi bir zorunluluðu olmadýðý ama milletimizin ortak çýkarlarý konusunda “milli” bir duruþ sergilemek zorunda olduðu gerçeðini dile getirerek, “muhaliflere baský” istismarlarýný kökten kurutuyor.
Zira, kendileri gibi düþünmeyenlere en aðýr muameleyi reva görenler, “dur, yapma” diyenleri de istibdatçý olmakla suçladýlar.
Ve bu çarpýtmalar yüzünden, basýn özgürlüðü önündeki gerçek problemleri hiç konuþamadýk.
Terörüve teröristi desteklemeyi basýn özgürlüðü olarak gören bu çarpýk anlayýþ, ifade özgürlüðümüze en büyük darbeyi vurmuþtur.
Ýngiliz medyasý baský altýnda mý?
Cumhurbaþkaný Erdoðan iþte bu meslektaþlarýmýza en yalýn ifadeyle, “Bana muhalif olabilirsiniz ama milletin yanýnda yer almak zorundasýnýz” dedi.
Gerçekten, Türkiye düþmanlarýna müttefik olanlar, kendilerini patron yapan bu millete karþýnasýl bu kadar nankör davranabiliyorlar.
Saldýrgan kiþi Ýngiliz, maðdurlar da Müslüman olunca teröristi “maðdur” gibi sunan batý medyasý kadar milliyetçi(!) olmalarýný istemiyoruz ama darbeci ve teröristlerin de avukatlýðýnýyapmasýnlar.
Bu patronlar, “Valla ben gazetecilerin iþine karýþmýyorum” diyerek kurtulamazlar.
Gazetecilerin iþine gerçekten karýþmasýnlar ama “gazeteci” diye FETÖ ve PKK tetikçilerine de kurumlarýnda barýndýrmasýnlar.
Uyarý iþe yarayacak mý?
Peki, Sayýn Erdoðan’ýn bu “millî duruþ” uyarýsý etkili olacak mý dersiniz?
Hiç sanmýyorum.
“Nerden biliyorsun” demeyin, bu filmi çok izledik…
Seyahat ve toplantýlarda son derece “uyumlu” davranan, Erdoðan konuþtukça baþýný sallayan bazý meslektaþlarýmýz, kendi mahallelerine döndüklerinde arenaya çýkmýþ kaplan kesiliyor, önce tasvip, tasdik hatta taltif ettikleri þeyleri ekranlarda yerden yere vuruyorlar.
Bu dostlarýmýz ya tribüne oynuyor veya mahallelerindeki acýmasýz baskýsýnýn kurbaný oluyorlar.
Ama kesin olan bir þey var ki, medyadaki asýl problemin muhaliflik deðil, münafýklýk olduðunu ortaya koyuyorlar.