Kuzey Irak’taki “referandum” dümeni bir özgürlük hareketi deðil, ABD’nin; Ýsrail’in talepleri doðrultusunda bölgeye son þeklini verme projesidir.
(Bu iddiamý, bugünkü manþet haberimizle ispatlayan Dýþ Haberler Servisimize teþekkür ediyorum.)
***
ABD, 1991’de baþlayýp 2003’te tamamladýðý Irak iþgali ve 2011’den bu yana Suriye’de; özellikle DEAÞ üzerinden yaptýðý operasyonlarla ilk aþamayý bitirdi.
Hollywood’un “yaratýk” filmlerini aratmayan bir senaryo ile üretilen DEAÞ sayesinde Irak ve Suriye’deki bütün stratejik noktalar ele geçirilirken, PYD/PKK terör örgütüne de bir barýþ gücü(!) misyonu yüklenerek bölge dizaynýnýn son aþamasý için zemin hazýrladý.
“Bonus” olarak da DEAÞ’a sipariþ ettikleri dehþet sahnelerini, tarafsýz(!) batý medyasý ile bütün dünyaya servis ederek, Ýslamafobia operasyonlarý için malzeme ürettiler.
Bu yalan ve iftiralarla, inanmayanýn hakkýný inanandan daha önce savunan Ýslamiyet’i, “Allahü Ekber diyerek kafa kestiren bir din” olarak tanýttýlar.
“Çözüm” ama kimin için?
Artýk yeni aþamaya geçmek için her þey hazýrdý...
Dikkat ederseniz her yerden “Suriye’de çözüm zamaný geldi” sesleri yükselmeye baþladý.
Acaba bu “çözüm zamaný” neden þimdi geldi!
Mesela beþ sene önce çözüm daha mý zordu?
Ayrýca süper güçlere kök söktüren(!) DEAÞ sanki buharlaþtý.
Muhtemelen bundan sonra büyük çaplý DEAÞ operasyonlarý duymayýz.
Çünkü ABD bölgede uzun süredir kullandýðý bu “Ýngiliz Anahtarý”ný deðiþtiriyor.
Artýk, yýllardýr kenarda beklettiði yedek “Ýngiliz Anahtarý” olan “Büyük Kürdistan”ý kullanacak.
Baðýmsýzlýk hayali peþinde koþanlar da bu oyunu inkar edemiyor. Ama kafalarýný kuma gömerek hayallerini yaþatmayý tercih ediyor.
Bilmiyorlar ki, gerçekleri gördükleri zaman geri dönüþ mümkün olmayacak.
Suriye bize ibret olmalý
Defalarca Suriye’ye gittim, birçok þehrini gezdim.
Esad ile röportaj yapan gazeteciler arasýnda ben de vardým.
Ýftar sofrasýnda Esad’ýn ‘off the record’ sohbetini dinledim.
Sonuç:
Ne Esad, ne de Suriyeliler, sadece bir yýl içinde her þeyin deðiþeceðini asla tahmin etmiyorlardý.
Üstelik Suriye, yedi düvelin; yetmiþ yýldýr aðzýnýn suyu akan bir ülke de deðildi.
Oysa kurulduðu günden bu yana saldýrýlarýn her türüne maruz kalan Türkiye’nin sadece son 4-5 yýldýr yaþadýklarý, bir ülkeyi deðil; bir kýtayý tarumar edecek türdendi.
Hatta bence Suriye bile, Türkiye’nin altýný boþaltmak için kurban edildi.
Zira, “Son dönemde kontrolden çýkan Türkiye”yi “hizaya getirmek” için her þeyi deniyorlar.
En büyük desteði ise FETÖ gibi, içimizden devþirdikleri lejyonerlerden alýyorlar.
Ve, 15 Temmuz fiyaskosunda ifþa olduklarý için artýk açýktan savaþýyorlar.
Kuzey Irak’ta atýlan adým, Türkiye’ye karþý hilal harekatýdýr.
“Büyük Kürdistan”hayali, “Arz-ý Mev’ud” için kullanýlan Truva Atýdýr.
Asýl hedef Türkiye
Meselenin “Kürtlere özgürlük” ile hiçbir ilgisi yoktur.
Mesela Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt vatandaþýna, emperyalist-terörist konsorsiyumundan nasýl bir “yeni özgürlük” çýkabilir ki?
“Zor þartlarda yaþayalým ama baðýmsýz olalým”söylemi, bu emperyalistlerin Kürt kardeþlerimizin aðzýna verdiði alkollü bir sakýzdýr.
Operasyon bittiðinde baðýmsýzlýk masalýnýn ardýndan “piþmanlýk” çýkacak ama ne yazýk ki o zaman sýðýnabilecekleri bir Türkiye de kalmayacak.
“Erdoðan düþmanlýðý”nýn sarhoþluðuyla, 15 Temmuz ihanetini bile kucaklayanlar artýk aklýný baþýna almalý.
Bu ortamdan siyasi rant çýkarmaya çalýþanlar, millî mutabakatý bugün bile bu millete çok görüyorlarsa acaba kime hizmet ediyorlar?
Öyle ya... Yedi düvelin üzerimize çullandýðý bugün millî mutabakat olmayacaksa ne zaman olacak?