Millet kolay olunmuyor!

İslamcısından Osmanlıcısına 19. yüzyıl Osmanlı aydınlarının tamamı imparatorluk nasıl kurtulur sorusuna çare olacak fikirler öne sürmüştür. Fikirler cereyana dönüşmüş olsa da çare olamamış. Edirne'den beri Rumeli ve Anadolu'ya sıkışmış, tarihi yeniden yazarak millet olmuş ve böylece bugünü inşa etmişiz.

Orta ve lise eğitiminde iki şeyi hiç yapamıyoruz kanımca, biri lisan eğitimi diğeri tarih. Konumuz bu değil ama bununla o kadar alakalı ki bahsetmeden geçemedim. Dil eğitiminin ilk okulda başladığını düşünürsek 11 sene lisan dersi veriyoruz çocuklara. Ne kadarına öğretebiliyoruz peki. Hala çok azına. Bunca yıl tekraren aynı dersi verip öğretememek bir başarıdır desek yeri var.

Bir de tarih. Tarihi öğretmemize de gerek yok aslında. Sevdirebilsek çocuk devamını getirecek belki. Ancak tarih uyunan ders olma özelliğinden kurtulamadı bir türlü. Oysa her şeyimiz tarihimizde. Önümüzde yürüyeceğimiz yol da tarihte. Bir de kızıyoruz, tarihi dizlere, hamaset yapılıyor diye. Diziyle ancak bu kadarı oluyor işte.

Girin bakın Netflix'e, Britanya tarihini dizlerden öğrenirsiniz, İngilizlerin öğrenmenizi istediği biçimde.

Üstelik çok iyi tarihçiler yetiştirmişiz, dünyaca ünlü tarihçiler. Ama liselerde tarih dersinin bir ara zorunlu olmaktan çıkartılması bile konuşuldu. Neyse ki vazgeçildi diyeceğim de neticeyi değiştiremedikten sonra çok da bir şey fark etmiyor. Tarihi arka sıralarda uyuklanan bir ders olmaktan çıkartmamız lazım. Bunun için de en başta tarihi bugünkü hesaplaşmalarımıza malzeme etmekten vazgeçmemiz lazım.

Yaptıkları soykırımlardan bile içten içe göğüsleri kabaran milletler var, milli gücünü kolektif kötülüğünün taşkınlığında bulan milletler...

Lafı fazla uzattım; Osmanlı'nın 19. yy travması bana kalırsa Çanakkale'de bir güce ve ruha dönüşmüştür. Padişahından, bürokratına, paşasından aydınına "Osmanlı nasıl kurtulur"un reçetesini Çanakkale'de baba oğul cephede savaşan bir halk, millet şuuru kazanarak yazmıştır. "Çanakkale geçilmez" dedirtebildin mi artık Çanakkale geçilemiyor.

Bu yüzden de Kurtuluş Savaşı Çanakkale'de başlıyor.

Türkçüsünün, İslamcısının, Osmanlıcısının yazarak çizerek yapamadığını bir halk kanıyla, savaşarak yapıyor. Çanakkale'de millet doğuyor!

Kurtuluş Savaşı'nın cephelerindeki komutanları gibi Anadolu'nun işgaline izin vermeyen ruh da Çanakkale'de yeşeriyor.

Tarihi bugünkü hesaplaşmalara cephane taşıyacağımız yer olmaktan çıkartırsak, Sultan Abdülhamid'i de Atatürk'ü de güçlerinin yettiğince ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya ve yargılamadan değerlendirmeye çalışırsak göreceğiz ki tarih utanacağınız ya da böbürleneceğiniz bir yer değil. Tarih biziz, kaybederken de, zaferler kazanırken de biziz.

Bizi, her halimizle öğretmezsek, tarihi bir hamaset üretme ya da bugünkü hesaplaşmalarımıza malzeme taşıma yeri olarak görürsek şayet gençlere tarih marih öğretemeyiz.

Mega projeleri beleşe getirmek!

18 Mart'ta açılan 1915 Çanakkale Köprüsü bana da bunları söyletti. Muhteşem bir eser oldu. Planlama çalışmaları 10 yıl öncesine dayanıyor, 5 yılda tamamlandı ve ortaya kullanılan teknoloji ve büyüklüğüyle dünya birincisi bir eser çıktı.

Bu esere sevinemeyen olduğunu düşünmüyorum, sadece siyasi şuursuzlar vardır. Kulp takarsak muhalefet olarak bir avantaj elde ederiz zanneden şuursuzlar.

Aklıma yine 10 yıl öncesi geldi, 2012!

Türkiye'ye saldırılarla geçen 10 yıllık parantez yeni açılıyordu. Erdoğan'ı düşürme planları o vakitler başlamıştı. FETÖ'nün baş göstermeye başladığı, Batı muhibbi aktörlerin teker teker AK Parti ve Erdoğan'dan desteklerini çekmeye başladıkları tarih.

O tarih, aynı zamanda Türkiye'nin kendi milli ajandasını uygulamaya koymaya başladığı tarihmiş. Etrafını toparlayıp kalkınma hamlesine geçeceği tarih.

Bu 10 yıl zarfında başımıza gelmeyen kalmadı kalmasına, ama buna rağmen muhalefetin "yaptırmayız" dediği ne varsa yaptık. Her biri Türkiye'ye değer ve güç katan projeler. Yollar, köprüler, havalimanları...

Tamamı, yap işlet devret modeliyle yapıldı. Devletin kasasından beş kuruş çıkmadı. Geçiş garantisi dedikleri şey de devlet kendi yapsa harcayacağı parayla karşılaştırılamaz bile.

O kadar da mı olmasın? Üstelik bu eserlerin kazancı 5-10 yıla devletin kasasına giriyor.

Acaba başka nasıl yapılabilir bu mega projeler? Muhalefet partilerimiz 1915 Çanakkale Köprüsü'nü hepten beleşe getirecek bir inşa etme modeli biliyor da söylemiyorsa, o zaman da günahı vebali onların boynuna.