Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Millet, musîbetlerden ‘hayır’lar devşirmek merhalesinde

14 Temmuz akşamı, Bursa-Mudanya’dan vapurla, İstanbul’a dönerken, Yassıada civarından geçiyoruz.

Yolculara etrafıtemaşa ediyorlar, fotoğraflar çekiyorlar.Ama, Yassıada’ya özel bir ilgi ve o mekânın yakın tarihimizdeki yeri, önemi, hatırlanmıyor gibi.. Sosyal hâfızanın durumuna dair bir ilginçörnek...

Halbuki, 27 Mayıs 1960 AskerîDarbesi’nden sonra bu adada, milletin reyiyle seçilip 10 yıl Başbakanlık hizmeti yapan Adnan Menderes’in, ‘Yüksek Adâlet Divanı’gibi yaldızlıbir isimle oluşturulmuşuyduruk bir mahkemede yapılan bir yargılama sonunda, ‘adâlet’adına asılarak öldürülmesiyle noktalanan ne büyük cinayetler işlenmişti. Ki, o -sözde-yüce divan’ın başkanıSalim Başolisimli kişi, yargılananların en hukukîitirazlarına bile, rolünün ne olduğunu itiraf edercesine, ‘Ne yapayım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle söylüyor’diyordu.

Yassıada’da yargılanan milletvekillerinden birisi de ünlüşair Faruk Nâfiz Çamlıbel’di.

O, Yassıada’yıkor parçası gibi bir dörtlükle anlatıyor:

Bilmiyor gülmeyi, sâkinlerinin binde biri..

Bir vatan derdi birikmiş, bir avuçluk karada..

Kuşu hicrân getirir, dalgasıhüsrân götürür,

Mavi bir gözde, elem katresidir Yassıada..

***

Halkın ekseriyetinin iradesine göre yönetim şeklidemek olan Cumhuriyet  rejiminin 90 küsur yıllık saltanatıboyunca ne darbeler yaşadık, milletimiz ne zorbalıklar, ne zâlimâne dayatmalar altında ne hicrânlar, ne hüsrânlar yaşadı. Ve bütün bunlar kendilerini devletin sahibi, milletin ağası/ efendisi zanneden bir Ordu adına yapılıyordu.

Bugün de, niceleri,‘Aman, asker yıpranmasın... Askerin tamamıkötülenmesin, asker elbisesi giymişbazıteröristlerin yaptıklarıbütün orduya mal edilmesin. Ordu milletin...diyorlar.

İlk planda doğru gibi gözükür. Öyle ya, suçlar ve cezalar şahsîdir. Merhûm Erbakan da, buhranıderinleştirmemek ve zamana yaymak içinolmalı,'28 Şubat 1997 Zorbalığı’günlerinde, ‘Birkaçkişinin yaptığınıbütün bir orduya mal etmek doğru değil..derdi. Ama, o da, biliyordu ki büyük kitle adına karar mekanizması, o birkaçgeneralin elindeydi.

***

Evet, asker yıpranmasın.Ama asker nedir ve kimdir?

Askersadece, gösterişli, yaldızlı-yıldızlı, apoletli, üniformalıve postallıkişiler demek ise.. Sadece şu son 100 yılımızda bile, kendilerini ‘milletin efendisi’ zanneden general rütbeli ve milletin parasıyla  millete zorbalığa kalkışan kişilerin, Gelecek bin yılda da hükmünüsürdüreceği’ni zannettikleri resmîideolojileriadına yaptıklarıda, kendi şahıslarıadına değil, ordu / asker adına idi.

Bütün o darbelerin beyin takımıda hep ayni ideolojik çizginin zebunu olan kimselerdi. Böyleyken, şimdi,Aman, asker yıpranmasın..’diyenler, eğer kötüniyetli ve zâlim ve zorbalarıyağlayan, parlatmaya çalışan kuvvetperestler  değil iselercellâdına âşık olan safdil idâm mahkûmları’  durumuna düşmüşkimseler durumundadırlar.

***

Asker, gerçekte, bir değer, inanç, ideoloji veya devlet adına, üniformalıolsun-olmasın, karşıtlarıyla savaşmayıve gerektiğinde öldürülmeyi- öldürmeyi göze almışkimse demektir. Her sistemin bu mânâda askerleri vardır. Bu mânâda, Müslüman halkımız, kendi temel değerlerini korumak için asker olduğunun şuûrundadır. Ama milletin hayatını, nâmusunu, ülkesini korumasıiçin, maaşıyla beslediği, silahınıda emanet olarak eline verdiği bir takım üniformalıların kendisine hainlik yapmasıkarşısında, onlara yine de saygıgösterilmesini istemenin hiçbir dürüst mantığıyoktur. Çünküo zorba ve hain güçler milleti ve vatanıkorumak gibi ulvîhedeflerin değil, süflîhedefler için, emperyalistlerin emrine girmişaşağılık kimselerdir. Onlar milletin ve ülkenin yakasından düşürülmelidir.

Kendisini ülkeyi ve milleti savunmak için adamışve kendisine emanet verilmişolan milletin silahınıyine millete çevirmek gibi alçaklıklardan uzak, temiz -pâk askerler, saygıyıelbette hak ediyorlar; bu sınırlar içinde olanlara selâm olsun ve ele geçen bu, ‘musîbetlerden hayırlar devşirme teyakkuzu’ heba edilmesin!