Doðrusu zor bir konu ama kýrmadan, dökmeden, daha doðrusu böyle bir algýya neden olmak istemeksizin bu konuya iliþkin görüþlerimi arz edeceðim.
Ýlk yapacaðým þey bir sözlükten ‘millet’ tanýmýný, koþullarýný almak ve aþaðýya yazmak:
“Ulus ya da Millet, çoðunlukla ayný topraklar üzerinde yaþayan, aralarýnda dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliði olan insanlarýn oluþturduðu topluluk. Ulus ya da Millet adý verilen bu topluluk tanýmý feodalitenin yýkýlýþý ve kapitalist düzenin oluþumu sürecinde ortaya çýkmýþtýr.
Bir topluluðun ‘millet/ulus’ olarak adlandýrýlabilmesi için:
Toplulukta ortak bir dilin konuþulmasý, topluluðun tarihsel geçmiþe sahip olmasý, þimdi bir arada yaþayan bu topluluðun, gelecek için de bir arada yaþama inancýnda olmasý, topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duygularý paylaþmasý, toplulukta kültürel ortaklýk bulunmasý gereklidir.”
Yukarýdaki tanýmý birçoklarý arasýndan tercih etmemin nedeni millet kavramýný tanýmlarken biraz da tarihsel, konjonktürel bir temele oturtuyor olmasý.
Yukarýdaki tanýmýn 2013’teki küresel koþullarla, Türkiye koþullarý ile uyumlu olmadýðýný artýk görmek lazým.
Bu tür tanýmlar kapalý toplum tanýmlarý ve artýk, isteseniz de, istemeseniz de ortak dil, paylaþýlan ortak duygular, kültürel ortaklýklar gibi faktörler pek geçerli deðil ve gelecekte de geçerli olmalarý hiç beklenmemeli.
Türkiye gibi nüfusu seksen milyona yaklaþan, tarihsel farklýlýklarý da iyi ki barýndýran bir ülkede nüfusun bütününün yani milletin TASADA VE KIVANÇTA BÝRLÝKTELÝÐÝ, arzu edilirliðini bir kenara býrakýn, fiiliyatta olanaksýz bir birliktelik.
Meselenin arzu edilirliði konusu da baþlý baþýna baþka bir mesele, seksen milyon vatandaþýn ortak tasasý ve ortak kývancý olmasýnýn çok da arzu edilir bir durum olmayacaðýný düþünüyorum, zaten de imkansýz.
Peki nasýl bir millet tanýmý yapýlabilir?
Millet tanýmýný ilk bakýþta çok minimalist gibi gözüken bir açýdan yeniden, çok sade bir biçimde yapabiliriz.
Millet kavramý bir devlete vatandaþlýk baðý ile baðlý olan yurttaþlarýn toplamýndan baþka bir þey olmasa gerek.
Bu minimalist tanýmýn bile orta vadede çok iddialý bir taným olmasý kaçýnýlmaz zira ulus-devlet kavramý çok kýsa bir süre zarfýnda vatandaþlýk tanýmýný da deðiþtirerek baþka bir þeye dönüþecek.
Bugün Anayasa’nýn 66. maddesi üzerinden yaþanan krizin kökeninde aslýnda Kürt meselesi, Türk meselesi deðil, ulus-devlet yapýlanmasýnýn karþý karþýya olduðu dönüþüm mecburiyeti yatýyor.
Cesareti ele alýp devlet yapýsýný bir þirkete benzetmek de mümkün; bu þirketin hissedarý olmak isteyen herkes, hisse senedi karþýlýðýný, vergisini ödediði ölçüde þirketin küçük çapta bir sahibidir.
Halka açýk bir þirketle bir devletin temel farký devletlerde yönetimin belirlenmesinde hisse payý deðil kafa sayýsý öne çýkmaktadýr, demokrasi de özünde bu demektir.
Önümüzdeki dönemlerde en büyük küresel rekabet vergi matrahlarý üzerinde yaþanacaktýr.
Hangi ülke en çok vergi matrahýný kendisine çekebilir ise o ölçüde daha güçlü bir siyasi ve ekonomik istikrar sahibi olacaktýr.
AB içinde bu yakýn gelecek manzarasý ve gerçeðinin ilk adýmlarý da çok rahat olarak gözlenmektedir; Gerard Depardieu, Louis Vuitton örnekleri özünde bu anlama gelmektedirler.
Yukarýdaki klasik millet tanýmýnda en önemli vurgu aslýnda bu kavramýn konjonktürelliðine.
Millet kavramý insanlýk tarihinin bir dönemine, kapitalizmin kuruluþuna iliþkin bir kavram.
Günümüz küresel iliþkiler aðý için millet kavramý galiba aþýlmýþ bir kavram.
Ýstesek de, istemesek de durum bu galiba.
Millet kavramý üzerinden yaþanan tartýþmalar da büyük ölçüde bu nedenden..
twitter.com/KarakasEser