Öyle ya, Anayasa’dan çýkarýlýr çýkarýlmaz, “Türk” tarih sahnesinden silinecek. Demek ki 1924 Anayasasý adý verilen kaðýt parçasý üzerine yazýldýðý için tarih sahnesinde varlýk kazanmýþ.
Haklýlar, kaðýt üstünde var olan, silinince de yok olmaya mahkum. Galiba kurucu irade sadece hukukun tanrýsý deðil, yerin ve göðün, canlý ve cansýzýn, alfa ve omeganýn (ezel ve ebedin) de yaratýcýsý. “Ol!” der o þey ne ise yoktan var olur. Kaðýda “Türk” yazýnca Türk varlýk aleminde belirir. “Tüm medeniyetler Orta Asya’dan” ve “Tüm diller Türkçe’den doðmuþtur” der öyle olur. “Osmanlý hain” deyince, hain olmuþ olur. Öyle de olunca kaðýt üstünde Türk yaratan yaratýcýnýn adýnýn da Anayasa’dan çýkarýlmasýna karþý çýkýlýr.
Öyleyse Cumhurbaþkanlýðý forsunda 16 yerine üç yýldýz olmalý, zira “Türk” 1924, 61 ve 82 ile üç defa var olmuþ.
1876 Anayasasý’nýn 8. Maddesinde “Osmanlý devletinin vatandaþlýðýnda bulunan fertlerin tamamýna ayrým yapýlmaksýzýn Osmanlý” dendiðine göre, Osmanlý Türk olmuyor.
1921 Anayasasý da “Türk” demiyor. Hatta hiç bir þey demiyor. Sadece “millet” diyor. Bu anayasayý yapan meclis de kendine “Türk Meclisi” demiyor. Sadece Büyük Millet Meclisi diyor. Büyüklüðü Türklük’te deðil, etnik vurgudan uzak, gönüllü birliktelikten müteþekkil bir “millet” olmakta görüyor. Böyle olunca da haliyle bu meclis bize ait olmamýþ oluyor. Yani 1920 meclisine bu kafayla iþgal meclisi demek de mümkün!
1924’ten önce Türk yok!
Ýstiklal marþý iþgalcilerin marþý. Öyle ya 225 kelime içinde bir defa dahi “Türk” kelimesi geçmiyor. Yunus Emre, Hacý Bektaþý Veli, Þeyh Bedrettin bizden deðil. Fatih,Kanuni vs. bizden deðil, zira hepsi 1924 öncesinde yaþamýþ. Ama tek parti diktatörlüðünü inþa edip Dersim katliamýný gerçekleþtirenler, asimilasyon ve inkar politikalarýný yürütenler, faþizme ve ýrkçýlýða methü senalar edenler, Ýskilipli Atýf Hoca’yý ve Menderes’i asanlar, ve elbette tüm darbeciler bizden. Ne de olsa bunlar 1924’ten sonra yaþamýþ. Bu ülkede Türklerin binlerce yýldýr Ýslam ile ürettiði derin tarihsel miras ve kültüre en büyük zararý verenler bizden. Türkü ve ilahileri yasaklayanlar bizden. Çifte minareleri, Ulu camileri, Selimiye, Sultanahmet’i inþa edenler, divan edebiyatý... kýsacasý bu topraklara rengini veren ne varsa hepsiyle husumeti olanlar bizden...
Biz buyuz demek ki! Biz 1924’ten önce yoktuk, zira ondan önce anayasada “Türk” yazmýyordu.
Kurtuluþ savaþýný kazananlar bizden deðil demek. Çanakkale destanýnýn bizimle ilgisi yok, zira o sýrada anayasada Türk yazmýyordu.
Bildiriyi hazýrlayanlarýn her defasýnda kendilerini sandýða gömen milletin aklý selimine hitaben söylediði bu.
Bu karanlýk aktörleri, Yunan site demokrasisini savunan Spartalý ve Tespialýlarý tuzaða düþürmek isteyen Pers Generali Hidasnes ve birliðine benzeteceðine, 300 Spartalý’ya benzeten zehirli dilin müktesebatý da bu...
Hasan Celal Güzel, Halil Ýnalcýk ve Ahmet Gökçen’in bu bildirinin altýna imza atmýþ olmalarý sadece kötü bir þaka. Zira haricilik mantýðýyla hazýrlanmýþ bu bildiriyi yeni Anayasa’nýn Türklüðe zarar verme ihtimali nedeniyle imzalarken, Türklüðü, tarihsel kazanýmlarý, kültürü ve inanç derinliðiyle katleden bir ideolojiyle yan yana durmuþ olmalarý sadece kötü bir þaka ile izah edilebilir.
Þaka bir tarafa...
Kaðýda bir þey yazmakla, kurum yaratabilirsiniz, ama kültür, tarih, dil, din ve kimlik yaratamazsýnýz. Ayný þekilde silmekle de hiç bir þeyi yok edemezsiniz.
Ancak yazdýklarýnýz veya sildiklerinizle ahlakýn temel kuralýný ihlal edebilirsiniz: “Kendine yapýlmasýný istemediðin þeyi baþkasýna yapmayacaksýn!” Ahlakýn bu temel kuralý, dinlerin ve hukukun temel kuralýdýr. Zira insan olmak ancak bu temel kural üzerine inþa edilebilir. Yoksa insanlýk da yoktur.
Öteki inancýný yaþamasýn derken, ötekinin de ayný þeyi size uyguladýðýnda þikayet etmemeniz gerek. Herkes benim ideolojime göre yaþasýn dediðiniz anda, ötekinin de sizi zorla kendi ideolojisine uydurma hakkýný elde edeceðini kabul edeceksiniz. Öteki için baþörtüsü yasak olsun derseniz, size de baþ açýklýk dayatýldýðýnda sesiniz çýkmamalý. Dayatýrsanýz, dayatýlmayý da göze almanýz gerekir. Zira size ait olan hiç bir þey hukuken ötekine ait olana üstün deðildir. Ne diliniz, ne etnik kimliðiniz, ne kültürünüz, ne inancýnýz, ne de ideolojiniz...
Ahlakýn en temel kuralý
Yeni Anayasa yeni bir toplumsal sözleþme demektir. Toplumsal sözleþme ise ahlakýn en temel kuralý üzerine kurulur. Eþit özgürlüðe ve gönüllülüðe dayanýr.
Bu sözleþme 1920’de vardý. Ýlk meclis bu sözleþmeyle bir araya gelmiþti. Bu sözleþmenin bir ifadesi olarak 1921 Anayasasý ve ardýndan ayný sözleþmenin ruhunu yansýtan Ýstiklal Marþý yazýlýp kabul edilmiþti.
Bu mecliste, onun dayandýðý sözleþmede, kabul ettiði anayasada ve marþta, gönüllülük temelinde kader birliði etmiþ olanlar arasýnda ötekileþtirme olmadý. Hiç kimse kendine ait olaný ötekine dayatmadý. Ne dilini, ne etnik kimliðini, ne inancýný, ne kültürünü, ne de yaþam tarzýný...
Birinci Meclis, onun Anayasasý ve Marþý, milleti bir ýrka indirgemedi, bu yüzden Türk milleti demedi, zira Kürt de, Laz vs. de vardý. Birlikte büyük varoluþ mücadelesini vermiþlerdi. Zira onlar ahlakýn temel kuralýný idrak yeteneklerini, yani insanlýklarýný kaybetmemiþlerdi.
Birinci Meclis bir darbeyle daðýtýldý ve sözleþme bozuldu. Onun Anayasasý ortadan kaldýrýldý. Ýstiklal Marþýnýn yazarýna bu topraklar dar edildi. Sözleþmeyi aktedenler yok edildi. Ahlakýn temel kuralý ihlal edildi.
Türklüðün anayasaya giriþi, tüm bunlarýn ortadan kaldýrýlmasýnýn ardýndan gerçekleþti. Yani Türklük anayasaya yazýlýrken, aslýnda yok edildi. Çünkü ona vücut veren miras yok edildi.
Ama laboratuvarda bir yalan inþa edildi ve neredeyse bir asýrdýr damarlarýmýza zehrini akýtmakta. Þimdi birileri bu yalan bitmesin istiyor.
Bugün ahlakýn temel kuralýna dayalý 1920 sözleþmesini yeniden keþfediyoruz.
Karanlýðýn þövalyeleri oldukça kaygýlý.
Millet ise çok umutlu!