Milleti siyasetin öznesi yapan lider

15 Temmuz’dan itibaren halk/millet Türk siyasi hayatýnda ana aktör haline gelmiþtir. Bir süredir Türk siyasetindeki bu köklü dönüþümü ele almaya çalýþýyorum.

Eski Türkiye’de ‘devlet’, yeni Türkiye’de ‘millet’ sistemin ‘taþýyýcý’, ‘dönüþtürücü’, ‘belirleyici’ aktörüdür.

Milletin seçimden seçime oy vermeye giden bir siyasi unsur olmaktan çýkýp siyasetin ana öznesi haline gelmesi demokrasi açýsýndan olmasý gereken bir deðiþimdir. Çok partili siyasi hayata geçtikten sonra halkýn partileri iktidara taþýmasý mümkün olmuþtur ama darbelerle kurulan vesayet düzeninde halk hep tali unsur gibi görülmüþtür. Demokrasinin þekil þartýný tamamlayan ama duygu, düþünce ve deðer yargýlarý tam olarak hesaba katýlmayan bir unsur…

15 Temmuz’da büyük bir kýrýlma yaþandý. Halk demokrasiye de, devlete de, ülkeye de sahip çýktý, siyasete doðrudan müdahale etti. Aslýnda yaptýðý kendi iradesini hiçe sayarak siyaset mühendisliði yapanlara yani siyasete müdahale edenlere müdahale etmekti. Böylece ilk kez bir darbe halkýn gücüyle püskürtülmüþ oldu.

Bu büyük baþarý, kýrýlma ve deðiþim Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ýn liderliði sayesinde, onun milletle kurduðu gönül baðý sayesinde gerçekleþti.

FETÖ’nün kirli yüzünün görülmesi ve cemaat devleti kurmak isteyen bu örgüte duyulan alerji halkýn direniþinde elbette pay sahibidir. FETÖ’nün kurmak istediði esaret düzenine Erdoðan’ý desteklemeyen toplum kesimlerinin önemli bir bölümü de eyvallah edecek deðildi ve onlar da darbe giriþimine ayný duyarlýlýkla tepki gösterdiler. Demokrasiyi koruma refleksi, milleti siyasetin asli öznesi yaptý. FETÖ gibi bir yapýyla mücadelede de ancak Erdoðan gibi muhafazakâr kimlikli bir lider muvaffak olabilirdi. Erdoðan’ýn bütün toplum kesimlerini demokrasiye sahip çýkmaya çaðýran ve netice alan duruþu, bir parti deðil Türkiye adýna gerçekleþen bir liderliktir.

Erdoðan, ‘iktidar olabilirler muktedir olamazlar’ söylemine karþý hem partisini muktedir bir iktidar yaptý, hem de vesayet düzenini tamamen sona erdirecek þekilde millet iradesini hâkim kýldý.

Bir iktidar mücadelesi olan siyasi alanda siyasi olmayan aktörlerin borusunun öttüðü dönem tamamen son buldu. Medya, ekonomi veya güvenlik alanýnda güç sahibi olan kurum, odak veya örgütlerin iktidarlara tasallut ettiði anlayýþ bozguna uðradý. Ýktidarlara sadece milletin ayar verebileceði bir dönem baþladý.

Bilindiði gibi milletin deðil ‘devletin’ esas özne olduðu eski Türkiye’de milletin seçilmiþ iktidarlarý bir yanda, farklý alanlardaki güç temerküzüyle sistemi domine etmeye çalýþan vesayetçiler diðer yandaydý.

Devleti ele geçirme mücadelesi ordu içinde etkili olma mücadelesiyle baþlýyordu. FETÖ’nün hesap hatasý eski Türkiye’nin kodlarýyla hareket etmekten kaynaklandý. Devlet kurumlarýna, yargý ve güvenlik bürokrasisine hâkim olup ülkeyi yöneteceklerini düþündüler. Hesaba katmadýklarý demokrasinin asli unsuru olan milletti.

R. Tayyip Erdoðan’ýn en büyük baþarýlarýndan birisi siyaset alanýndaki bu güç dengesini demokrasinin gereðine uygun olarak dönüþtürmesi oldu. Ýnsan odaklý siyaset anlayýþý doðal olarak demokratik standartlara ulaþmak, milli iradeyi güçlendirmek durumundaydý. Silah, para ve bilgi üzerinden oluþan güç temerküzü en temel unsur olan insana galip gelemedi.

Erdoðan’ýn ‘dönüþtürücü liderliði’, siyasetin sosyolojisini de, psikolojisini de deðiþtirdi.

Ana muhalefetin Erdoðan düþmanlýðý üzerinden ürettiði söylemler büyük hakikati perdelemeye yetmez. Bütün siyaset ve devlet kurumunu yýkmak isteyen FETÖ’cü kalkýþma Erdoðan’ýn liderliði sayesinde önlenmiþtir. Demokrasiyi ayakta tutan bir liderliðe karþý demokrasiyi zayýflatma eleþtirisi getirmek en azýndan insafsýzlýktýr.