CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu, dün Bursa’daki konuþmasýnda yine “Cumhurbaþkaný’na TBMM’yi ‘fesih’ yetkisi verildiðini” öne sürdü.
Referandumda oylanacak anayasa deðiþikliðinin ‘fesih’ yetkisi vermediði açýk.
Zira ‘fesih’, karar alýndýðý andan itibaren feshedilen kurumun ‘görev ve yetkilerini kullanamaz hale gelmesi’dir.
Yeni sistemde getirilen yetki ‘seçim kararý alabilme’ yetkisidir.
Sadece cumhurbaþkanýna deðil TBMM’ye de ayný yetki tanýnýyor.
Ayrýca, hangi kurum seçim kararý alýrsa, kendisi de ayný anda yeniden seçime gitmek zorundadýr.
Kýlýçdaroðlu ‘seçim kararý alma’ ile ‘fesih’i birbirine karýþtýrmýyor. Fesih kelimesi ‘tek adam’ iddiasýný desteklediði için bilerek yanlýþ kullanýyor.
Bir baþka bilinçli yanlýþý da arkasýndan ekledi: “Hangi gerekçeyle yapýldýðýný biliyor musunuz; söyleyeyim. (Baþkan) Ýkinci dönemin sonunda Meclis’i feshedebilir. Kendisi de seçime girer. Böylece ne olacak, 5 yýllýk süreyi doldurmadýðý için üçüncü dönem de seçilme ihtimali olacak. Asýl amaç bu. Milletin aklýyla alay etmek doðru mudur.”
CHP’nin internet sitesinde, Genel Baþkan Yardýmcýsý Bülent Tezcan’ýn 18 maddelik anayasa deðiþiklik teklifine iliþkin bir analizi var.
Analizin 6. maddesi ‘karþýlýklý seçim kararý alma’ yetkisine iliþkin.
Þöyle diyor Tezcan; “Kural olarak baþkan iki dönem seçilebilir. Ancak baþkanýn ikinci döneminde Meclis erken seçim kararý alýrsa baþkan üçüncü dönem için de aday olabilir.”
Doðrusu Tezcan’ýn yazdýðý gibi; ‘TBMM seçim kararý alýrsa’ cumhurbaþkaný üçüncü kez aday olabilir. Ancak seçim kararýný cumhurbaþkaný alýrsa, ‘üçüncü kez aday olamaz.’
Kýlýçdaroðlu, referandum maddeleri üzerinde hiç çalýþmadý mý, yoksa ‘nasýl olsa böyle de gidiyor’ diye düþünerek yanlýþa-doðruya bakmýyor mu?
Daha önce radyoda “Cumhurbaþkaný ve baþbakan ayrý partilerden olursa, asýl kriz o zaman çýkar” dediðini de dikkate alýrsak, muhtemelen ikisi birden…
Ama Kýlýçdaroðlu’nu haklý bulduðum bir sorusu var, dünkü konuþmasýnda:
“Milletin aklýyla alay etmek doðru mudur?”
Deðildir!
***
Cumhurbaþkaný ve Meclis’in ‘kendileri de seçime gitmek þartýyla’ seçim kararý almasý düzenlemesinin basit bir mantýðý var:
Cumhurbaþkaný, birinci döneminde seçim kararý aldýðýnda ‘ikinci kez aday olma’ hakkýný da tüketmiþ olacak. Ýkinci döneminde seçim kararý alýrsa da aday olamayacak.
Halk oyuyla seçilen bir cumhurbaþkaný ve yine halk oyuyla seçilen milletvekilleri, makul bir gerekçe göstermeden seçim kararý aldýðýnda, halktan oy alamayacaklar.
Yine de bunu deneyemezler mi?
Denerler ve yanýlýrlar!
Ýki kurumu da baðlayan ‘ayný anda seçim’ ilkesi, seçmene iki kuruma da þunu söyleme imkaný veriyor:
“Ýkinizi de ben seçtim, uzlaþýn. Kabul edemeyeceðim bir gerekçeyle veya gerekçesiz seçim kararý alan kaybeder.”
Cumhurbaþkanýnýn partisi TBMM’de seçim kararý alma çoðunluðuna sahip olursa; cumhurbaþkanýna 3. dönemi kazandýrmak için seçim kararý alamaz mý?
Alabilir.
Hem cumhurbaþkanýnýn, hem kendi milletvekilliklerinin, hem de partilerinin kaybetmesini istiyorlarsa!
CHP’li Tezcan da analizinde “Bunun ‘etik nedenlerle’ gerçekleþmeyeceði ileri sürülebilir. Ancak Anayasal kurumlar etik güvencelere terk edilmez” diyor.
Sadece etik deðil ‘siyasi nedenlerle’ de gerçekleþmez.
Bugüne kadar da gerçekleþmedi.
Seçmen bugüne kadar belki sonradan piþman olduðu oylar verdi ama ‘keyfi’ için seçime gidene hiç oy vermedi.
CHP’nin kampanyasý ‘Düþünmeyin, biz ne diyorsak ona inanýn. Yoksa siz keyfi için seçim kararý alana da oy verirsiniz’ üzerine kurulmuþ.
Oysa Türkiye ‘düþünen ve kýyaslayan’ bir seçmen kitlesine sahip.
Son tahlilde ‘karar’ aþamasýnda oyunu kullanýrken, ‘kime, kimin sözüne güvenebilirim’i ve ‘kendisine kimin güvendiðini’ de hesaba katýyor.