Cumhurbaþkaný Abdullah Gül, her yýl TBMM’nin yeni yasama yýlýný açarken yaptýðý bütün konuþmalarda iki noktaya özel önem veriyor: Demokrasinin milletin sözünün dinlendiði bir sistem olduðu ve her türlü sorunun çözümünün Meclis’te aranmasý gerektiði...
Vaktiyle kendisinin de sýralarýnda oturduðu TBMM çatýsý altýnda yeni yasama yýlýnýn açýlýþý vesilesiyle yaptýðý konuþmada da, Cumhurbaþkaný Gül, en fazla vurguyu yine bu iki noktaya yaptý. Her konu tek tek ele alýnýp deðerlendirmeyi hak etse de konuþmasýnýn özeti þu: “Ne kadar büyük ve ciddi sorunlarla karþý karþýya kalýrsak kalalým, hepsinin altýndan kalkacak gücü, millette ve milletin temsilcisi olan TBMM’de aramaktan vazgeçmemeliyiz...”
Sanýyorum bu mesaj yeni yasama yýlýnda milletvekillerinin çalýþmalarýna rehberlik edecektir...
Ülkemizde cumhurbaþkanlýðý makamý aslýnda bir tür ‘hakemlik’ kurumu. Kendisi bir siyasi partiden olsa ve sadece tek bir partinin oylarýyla seçilse bile, her cumhurbaþkanýnýn, siyasi kimliðini Çankaya Köþkü’nün kapýsýnda býrakmasý gerekiyor. Bundan sonraki cumhurbaþkanlarý bizzat halk tarafýndan seçilecekleri için Çankaya’nýn bu özelliði daha da artacaktýr.
Gül’ün dün verdiði mesajlara bu gözle bakmakta yarar var.
Çankaya Köþkü çok partili siyasi sisteme geçildiðinden bu yana -Celal Bayar ve Turgut Özal’ý bir tarafa býrakacak olursak- sivil cumhurbaþkaný görmedi. 28 Þubat’ýn (1997) mimarý Süleyman Demirel ile Çankaya’da kaldýðý yýllar içerisinde halkýn seçilmiþ temsilcileriyle sürekli didiþen Ahmet Necdet Sezer’in nesini ‘sivil’ sayacaðýz?
27 Mayýs’ýn (1960) ürünü Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay ile 12 Mart’ýn (1971) ürünü Fahri Korutürk ise sadece vaktiyle üniforma giydikleri için deðil, silâhlý dayatma sonucu seçildikleri için de hiçbir zaman ‘milletin cumhurbaþkaný’ olamadýlar.
‘Milletin cumhurbaþkaný’ olmak milletle içiçe bulunmayý ve milletin hassasiyetlerini temsil etmeyi gerektiriyor. Abdullah Gül, doðrudan halk tarafýndan seçilmemiþ olduðu halde, bugüne kadar izlediði çizgiyle, milletin sevinç ve üzüntülerini, umut ve kaygýlarýný, daha doðrusu bütün hassasiyetlerini paylaþmayý hep bildi.
Dün Meclis’te yaptýðý konuþmada, tek baþýna iktidar partisinin veya tek baþýna muhalefetin deðiþik renklerinin tabanlarýný oluþturan insanlarýn fikir ve duygularý yoktu; hepsinin ortak ve farklý hislerine sahip çýkýlan bir konuþmaydý dinlediðimiz...
Bu durum da bizi bu yýl mutlaka baþarýlmasý gerektiði uyarýsýnda bulunduðu ‘yeni anayasa’ konusunda ne yapýlmasý gerektiði formülüne yönlendiriyor. Aralarýnda ciddi fikir ayrýlýklarý bulunmasýna raðmen siyasi partiler ve o partilerde yer alan milletvekilleri, ancak politik kimliklerini Meclis’in kapýsýnda býrakarak, partilerini aþan toplayýcý ve kapsayýcý bir yaklaþýmla ortak bir metin üzerinde uzlaþabilirler.
Yapýlabilir mi?
Aslýnda sadece ‘yapýlabilir’ olduðuna deðil ‘mutlaka yapýlmasý’ gerektiðine de inandýðým bu uzlaþma elbette bana da kolay görünmüyor. Özellikle Meclis’in ön sýralarýnda oturan CHP yöneticilerinin Cumhurbaþkaný Gül’ün konuþmasý bittiðinde milletvekillerinin hürmeten ayaða kalkmasýný engellemelerine bakarak umutlu olmak zor.
Kürsüden “Umutlu olun” dedi Cumhurbaþkaný Gül...