Alýþkanlýklar kolay deðiþmiyor. Milli iradenin her türlü oyuna ve tezgaha karþý tecelli etmesi, bu konuda farklý alýþkanlýklara sahip olanlarý çileden çýkarýyor. Önceki gün Barolar Birliði Baþkaný’nýn sabýrlarý zorlayan konuþmasý ve Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn gösterdiði tepkinin öncelikle bu zeminde okunmasý gerekiyor. Erdoðan’ýn sadece bu konuþmaya deðil, yakýn tarihte milli iradeye yönelik pekçok hamleye dönük bir öfkeyi dile getirdiðini not edelim.
27 Mayýs darbesinin siyaseti esir alan yapýsý, birkaç unsurun ortak hareket etmesiyle þekilleniyordu. Öncelikle yargý ve ordunun belirleyici olduðu yüksek bürokrasi, ona eþlik eden ve varlýðýný onlarýn imzalarýna borçlu olan Ýstanbul sermayesi ve elbette kelimenin tam anlamýyla tetikçilik görevi üstlenen medya.
Ne yazýk ki siyaset uzun yýllar boyunca, özellikle de Süleyman Demirel gibi kullanýþlý aktörlerin de katkýsýyla bu yapýyý kýracak ve millet iradesini hakim kýlacak bir cesareti gösteremedi. Peþpeþe gelen muhtýra ve darbelerle bu yöndeki arayýþlarýn kelimenin tam anlamýyla beli kýrýldý.
Turgut Özal, Çankaya Köþkü’nde öldürüldü. Merhum Necmettin Erbakan’ýn baþýna gelenleri herhalde ciltler dolusu kitapla anlatmak mümkün. Onun siyasi hareketinin uðradýðý haksýzlýk hala yeterince konuþulabilmiþ deðil. Askeri darbenin yeni yöntemlerine, týpký 27 Mayýs’ta olduðu gibi sermaye, medya ve bir de bazý sivil toplum örgütleri arsýzca eþlik ettiler.
Tayyip Erdoðan tam da bu operasyonlar karþýsýnda gösterdiði dirençle yakýn tarihin en önemli siyasi baþarýlarýna imza attý. Ýþin ilginç tarafý malum. Yola çýktýðýnda devletin karanlýk odaklarýnýn hamlelerini hesaba katarken, yakýn tarihte yýllar yýlý vesayet sisteminin baskýlarýndan þikayet eden bir yapýnýn, kelimenin tam anlamýyla ihanetine uðradý.
Biraz daha açalým. Erdoðan’ýn duruþu, tepkisi, öfkesi ve yaptýðý çýkýþlar, bir konuþmaya, kiþiye ya da kuruma yönelik olarak görülmemeli. Türkiye’de hala millete tepeden bakan, tercihlerini küçümseyen ve onu kandýrýlan zavallýlar topluluðu olarak gören bir anlayýþýn varlýðýna dönük bir tepki bu.
Burada durup bazý eleþtireler yapmanýn tam zamaný. Sözgelimi, 30 Mart seçimleri öncesi sahne alýp, Erdoðan’ý siyaseten yok etmeyi hedefleyen yapýnýn, yýllar yýlý baskýlar ve hukuk dýþý uygulamalar eliyle yaþadýklarýný nasýl olup da bu kadar kolay unuttuðunu gözden geçirmesi gerekmiyor mu ? Tavan þöyle, taban böyle, þu kadar samimiyet var, bu kadar gözyaþý var diyerek olup bitenin üzerini örtmek yerine; bunca zaman sonra nasýl olup da zalimlerin safýnda yer aldýklarýnýn hesabýný vermek zorundalar.
Türkiye, siyasetin hak ettiði itibari kazandýðý, bu itibarýn millet eliyle kim hak ediyorsa ona verildiði bir ülke olacak. Kimin ne istediði, hangi tezgahýn peþinde koþtuðu, hangi yerli ya da yabancý odaðýn uzantýsý olduðu artýk önemli deðil. Bu coðrafyanýn deðerlerini ve milletin tercihlerini yeni bir gelecek tasavvuru ve ortak kader anlayýþýyla temsil edenler var olacak. Ötekilerin tarihteki yeri de, itibarý da belli !
Tayyip Erdoðan’ýn önceki gün gösterdiði tepkiyi ‘Türkiye’nin öfkeli baþbakaný’ diye yabancý basýn üzerinden gündeme taþýyanlar, bu öfkenin milletin sesi ve yüreði olduðunu anlamadýkça, sadece karanlýk tezgahlarýn parçasý olurlar.
Millet, kendi öfkesini yansýtanla, yýllar yýlý taþan sabrýný ve yüreðinden geçeni dile getirenle kader ortaðý oluyor. Bunu anlamak bu kadar zor mu gerçekten?