Milletler! BM Güvenlik Konseyine karşı birleşin!

"Böyle bir BM’den ancak böyle bir İsrail çıkar” diyordu geçen gün AK Parti dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Yasin Aktay. Çok haklıydı.

İsrail topraklarını işgal ettiği günlerden bu yana Filistinlilere karşı dünyanın gözü önünde sistematik soykırım suçu işliyor ve en küçük bir yaptırımla dahi karşılaşmıyor.

Bilakis işlediği her cinayeti, toprak gaspını ve devlet terörünü tevil edecek, yeri geldiğinde cesaretlendirecek, adalet bekleyen uluslararası kamuoyunu ise bilhassa oyalayacak bir Birleşmiş Milletler düzeneği var arkasında. Ona güveniyor ona yaslanıyor.

Zaten eş zamanlı iki yapılanma. İkinci dünya savaşı sonrasında İngiltere ve Amerika’nın bir oldu bittiyle gayet sentetik şekilde üretiverdiği İsrail devleti o günden bugüne gayri hukuki, gayri ahlaki, gayri insani politikalarıyla sürdürüyor varlığını.

Artık iyice biliniyor ki hiçbir kaideyle bağlı değil. Yahudi milliyetçisi bir devlet olmasına rağmen Yahudiliğin temeli On Emir’le de kısıtlı değil. Öldürmeyeceksin buyruğuna en yabancı.

Ürettiği şiddetin zulmün hukuksuzluğun hiçbir sınırı yok o yüzden. Hiç kimse ve hiçbir şey tarafından ikna edilmeye zapt edilmeye razı ve hazır değil.

Lakin işte yerinin cehennemin dibi olduğuna şehadet etmeyecek tek kişi yoktur şu dünya üzerinde siyonistlerden başka.

İsrail’in hamileri kınansın!

O yüzden İsrail yerine İsrail’i arkalayan ama insan haklarına ve uluslararası hukuka bağlılığını ilan etmiş ülkelere yönelik bir protesto politikası geliştirilmeli acilen.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi hedefi olmalı protestoların.

ABD’nin, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in büyükelçilik ve konsolosluk binalarına siyah çelenk ve kınayan pankartlar bırakılmalı. Onlar e-mail yağmuruna tutulmalı.

Bu ülkelerin devlet kurumlarının, üniversitelerinin, medyalarının, bilinen bilinmeyen markalarının ve STK’larının posta kutuları, twitter facebook gibi sosyal medya hesapları onları İsrail’i durdurmak için harekete geçmeye zorlayacak şekilde doldurulmalı.

Meydanlarda bu beş ülke protesto edilmeli. Onların ürünleri boykot edilmeli.

Bu beş devlet ikinci dünya savaşı sonrasının şartlarında oturdukları ve hiç kıpırdamadıkları koltukları terk etmiyorlarsa da BM Güvenlik Konseyi masasının en az beş koltuk daha çeşitlenmesi için zorlanmalı.

Şimdiye kadarki bencillikleri şımarıklıkları bir yana bundan böyle BM hukukunu işletmek dışında bir seçenek bırakılmamalı onlara. Yalama yapmış bir İsrail’i kınama kararı çıkarmaya çalışmak yerine uluslararası ceza hukukunun işletilmesi için çaba harcanmalı.

İsrail’in yanı sıra İsrail’in Filistin’de işlediği insanlık suçlarına göz yumdukları için ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin de uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmalı.

Fel yaskut ennizam!

Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kendi kuruluş gerekçelerini boşa çıkartan bir noktada sabitlendiği, iddialarının çürüdüğü ilk kez tecrübe edilmiyor elbette. Dünya iki kutuplu iken en azından bloklar arasındaki sürtüşmeleri giderme gibi bir işlevi olan BMGK 1989’tan beridir dünyanın sırtında bir kambur.

O kambur yüzünden kalıbının örgütü değil BM.

Devletler İsrail’i kınama mesajlarını ağızlarında gevelerken ya da “İsrail’in kendini savunma hakkı”ndan bahsederken aynı ülkelerin halkları milyonlar olarak gür bir sesle haykırmakta çünkü İsrail’e nefretini, Filistin’e desteğini.

BMGK üyesi beş ülkenin şahsi çıkarlarına sadece üç yıl içinde ve sadece Suriye’de 170 bin insanın kurban verildiğini, Gazze’de on kısa gün içinde İsrail’in öldürdüğü Filistinli sayısın 500’ü, çocuk sayısının 80’i aştığını bilerek yaşamak istemiyor çünkü vicdan sahibi dünya halkları.

Türkiye toplumu da öyle. Başbakan Erdoğan’ın ve Hükümet yetkililerinin hem İsrail’e hem BMGK’ya sesini yükseltmesinin temel nedeni de budur ve doğru olandır.

Sözün özü; böyle gitmez bu düzen. Fel yaskut ennizam!