Milli içkimiz çaydır

Başbakan “Milli içkimiz ayrandır” diyor.

Bana göre çaydır.

Burada Başbakan’la ters düşüyoruz.

Bu kadar çok tüketilen, bu kadar hayatın içinde olan ve her an servise hazır çay, “milli içkimiz” olma vasfını çoktan kazanmıştır. (Bu arada, yaşasın çay ocakları!)

Daha spesifik alanlarda tüketilen ayran, şalgam ve meyan kökü şerbeti gibi içecekler ise, alt birim içecekleridir ve “yerel özellikler” taşımaktadır.

Üstelik, “muarızları” olan içeceklerdir bunlar.

Mesela ayranı Batılı gustoya sahip birine beğendiremezsiniz.

Burada ayran karşımıza “bölen unsur” olarak çıkıyor.

Oysa çay birleştirir.

Çayı, kebap ve lahmacun kokusundan tiksinen Beyaz Türkler de sever, kebap ve lahmacunsuz yapamayan “karaşın” Türkler de sever.

Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Pomak, Boşnak, Ermeni, Rum, Süryani...

Hepsi çayda birleşir.

Çay, aynı zamanda, “sınıfsallıkları”, sınıfsallıklardan türeyen kültür farklılıklarını yok eden bir içecektir.

Fazıl Say ayrana burun kıvırdığında yadırgamayız ama çaya laf ettiğinde moralimiz bozulur, Japonya’ya yerleşmesini isteriz.

Fazıl da çaya laf etmez zaten...

Etmemiştir...

Farklı müzik beğenilerini “yavşaklıkla” suçlayabilir, kendisi gibi düşünmeyenleri “vatan haini” ilan edebilir ama onun üstünlüğü, farklılığı ya da seçkinliği çayın “masuniyet alanında” biter.

Fazıl’la (moda ifadesiyle) hiçbir “paylaşım” içine giremeseniz de, oturup çay içebilirsiniz.

Çay kurtarıcıdır aynı zamanda.

Herkese ikram edebilirsiniz.

İngiltere Kraliçesine de ikram edebilirsiniz...

Bilmem ne mezrasından gelmiş ihtiyar heyetine de ikram edebilirsiniz.

Spermin tadından başka tat tanımayan çakma Beyaz Türklere de ikram edebilirsiniz.

Hülasa, çayı “milli içkimiz” kılacak/kılması gereken özellikler saymakla bitmez. Burada keselim...

Burada keselim ve “Milli içkimiz ayrandır” diyen Başbakan’a karşı yeni bir muhalefet cephesi örgütlemeye çalışan sevgili “biracılara”, neye muhalefet etiklerini soralım: (Emek önündeki tepişme biterse, bir süre de ayranla devam edecekler. Öyle görünüyor.)

Hakikaten neye muhalefet ediyorsunuz?

Kimse meyhanelerin kapısına kilit vurmuyor.

Kimse içki yasağından bahsetmiyor.

Kimse size, “Bira değil, ille de ayran içeceksiniz” demiyor, herhangi bir dayatmada bulunmuyor.

Başbakan, Yeşilay toplantısında, çıkıp bir konuşma yapmış ve içkinin zararlarından söz etmiş. Hepsi bu. Sonra da, “Milli içkimiz ayrandır” demiş. Kendince bir tespit yapmış.

Nasıl davranmasını bekliyordunuz?

İçkiyi övmesini mi?

Biranın (ve tüm alkollü içeceklerin) “ilerlememiz ve çağdaşlaşmamız” açısından ne kadar da önemli olduğunu açıklamasını mı?

Her mahalleye bir “bira fabrikası” sözü vermesini mi?

Ne?

Başbakan “Milli içkimiz ayrandır” demişse, katılmazsınız olur biter... Nedir bu feveran? Ya da kendi meşrebinizce “Hayır, biradır” dersiniz ve daha çok Atatürkçü olursunuz.

Efendim, Başbakan milli içkimizin ne olduğunu belirleme hakkına sahip değilmiş.

Bu bir dayatmaymış.

Buradan sadece “tahakküm” ve “faşizm” çıkarmış.

Faşizm ve tahakküm arıyorsanız, Yeşilay toplantısına değil, milli içkimizin “bira” olduğunu söyleyenlerin devri iktidarına gideceksiniz.

Boş bir zamanınızda “Hıyanet-i Vataniye Kanunu”nu açıp okuyun, tahakküm nedir, nasıl tesis edilir, “tek adam yönetimi” nasıl kurulur öğrenin, gelin bir de bu “bilgiler” ışığında konuşalım.