Suriye Baas rejiminin baþý olan Beþþar Esed'in, bir dönem daha Cumhurbaþkaný seçilmesi için evvelki gün, Baas usulü yapýlan seçimde yüzde 94'ü aþan bir oyla seçildiði açýklanýnca, çoðumuz tebessüm ettik, deðil mi?
Çünkü, bu gibi yüzde 90'ý aþan rakamlarýn hangi ülkelerde ve halklarýn hangi þartlar altýnda iradelerini hürr olarak belirtmiþ olmak görüntüsüyle ortaya koyduklarý, bilinmiyor deðil..
Ýsteyen, durduðu yere göre yorum yapar. Saddam'lar, Hâfýz Esed'ler, Husnî Mubarek'ler de ayný oy nisbetleriyle tekrar tekrar seçilmiyorlar mýydý?
Ama, baþkalarýna gülerken, kendi geçmiþimizi de unutmayalým..
Halk kitlelerinin iradesine uygun bir idare sisteminin uygulamanýn tarihi, dünyada henüz 200 yýlýný bile doldurmadý. Hep krallar, sultanlar, diktatörler, aristokratlar.. 'Zer (altýn) ve zor' sahibleri.. Seçkin ve hattâ kutsal kabul edilen yöneticiler.. Taifeler, cemiyet, fýrka/ parti ve sair sosyal kutuplaþmalar sonralarýn iþi..
Müslümanlarýn tarihinde ise, Resul-i Ekrem (S)'in rýhletinden, dünyamýzdan ayrýldýktan sonraki ilk 4 Halife, bir takým tadsýz gerginliklere yol açmýþ olsa bile, 14 asýr önce, halkýn iradesini esas alan, 'Þûrâ' yöntemiyle seçilmiþti.
Ama, o uygulama da, Hz. Ali'nin þehadetiyle, 'Benî Umeyye'nin (Emeviler'in) 'zer ve zor'a, kýlýç gücüne dayalý yönetim usûlüyle nasýl baþka bir vâdiye kaydýðýný tekrara gerek bile yoktur, herhalde..
Bizde, 1876'da yapýlan ilk fýrkalaþma ve seçimler, 1877-78'deki Rus- Osmanlý Harbi (93 Harbi) sonundaki aðýr yenilginin felâketleriyle sekteye uðramýþtý..
1908'deki 2. Meþrutiyet'ten sonra sahneye en güçlü þekilde çýkan cereyan, Ýttihad-Terakkî Cemiyeti olmuþtu. Onun da ne felaketler getirdiðini unutmayalým.. 6 asýrlýk Osmanlý Devleti, baþkalarýnca da güdülmeye de müsaid o tecrübesiz kadronun elinde eridi, gitti.. Bir taraf almanofil idi, diðer taraf anglofil..
Almanya savaþta yenilince ve Ýngiltere zafer kazanýnca, 'anglofil'kanat, bütün Ortadoðu ve Balkanlar'da Osmanlý'nýn enkazý üzerine iktidar makamlarýna getirilmiþti..
Bizde de, 1923'den sonra, 'Ýttihadçý' hareket, M. Kemal'in 'Halk Fýrkasý' ve K. Karabekir'in 'Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý'na dönüþmüþtü. Bu isimden geri kalmamak için, Halk Fýrkasý'nýn baþýna bir de Cumhuriyet lafý sonradan eklenmiþti.
Ama, M. Kemal, Þarq Fatihi olarak ün yapan Karabekir'i bertaraf etmezse kendisini bekleyen tehlikeyi görmüþ ve de Diyarbekir ve havalisinde patlak veren Þeyh Said Hareketi' ve sonra da Ýzmir Suikasdi iddialarýyla irtibatlý gibi göstererek hemen kapatmýþ ve Karabekir'i de idâm talebiyle yargýlatmýþtý..
M. Kemal, ismi etrafýnda oluþturulan karizmatik güce güvenerek, 1930'da bir muvazaa / danýþýklý döðüþ hareketi oluþturmayý, çocukluðundan beri arkadaþý olan Fethi (Okyar) Bey liderliðinde, bir muhalefet fýrkasý denemesine giriþmeyi gerekli görmüþ ve 'Serbest Fýrka'yý kurdurmuþtu. Ama, halk o denemeyi bile gerçek sanýnca, seçimlere girmeye bile cesaret edilememiþ, hemen o partiyi kuruluþunun 99. Günü'nde kapatmýþtý.
1938 -1950 arasý da ayný þekilde.. Mareþal'in, (üstelik de M. Kemal tarafýndan azledilmiþ olan) Ýsmet Ýnönü'yü, Meclis'e askerî baský yaparak seçtirmesinden sonrasý.. 1950'ye kadar Þeflik yönetimleri devam etmiþti.
2. Dünya Savaþý'ný kazanan Müttefikler, kýsa zamanda dünyayý bölüþmüþlerdi, aralarýnda.. Stalin Sovyet Rusya liderliðinde komünist dünya ve B. Amerika liderliðinde kapitalist dünya.. Her iki taraf da 'demokratik'lik iddialarýyla çýkmýþlardý yeni dünya sahnesine..
Ve, bizdeki 1950 Seçimleri'nde -ne mânâya geldiði bile bilinmediðinden, halk arasýnda - 'demürkýrat' þeklinde telaffuz edilen 'Demokrat Parti', Adnan Menderes'in ise, 'Devr-i sâbýk yaratmayacaðýz..' sözlerine raðmen, halk arasýnda '27 yýllýk diktatörlük döneminin hesabýný soracaðýz' diye iktidara gelmiþti.
Adnan Menderes sözünde durmuþ ve 'Devr-i sâbýk..' sorulama ve yargýlamalarýna yol açmamýþtý. Ama, o, milletin desteði ve muhabbetine mazhar olan 10 yýllýk bir hizmetten sonra bir askerî darbe ile devrilmiþ ve idâm edilmiþti.. (Bir örnek olarak, 27 Mayýs 1960 Askerî Darbe Zorbalýðý'ndan hemen sonra, Eskiþehir Örfî Ýdare Komutaný Tuð. General Bediî Kireçtepe imzasýyla yayýnlanan Komutanlýk Tebliði'nden sadece þu birkaç cümleyi aktarmak bile 'devr-i sâbýk' nasýl olurmuþu anlatmaya yeter: 'Ankara'da bütün hükümet erkâný ve Demokrat parti baþkanlarý yabancý memlekete kaçarken yakalanmýþlarýdýr.
Beraberlerinde 12 Uçak dolusu Altýn, mücevherat ve parayý kaçýrmakata iken yakalandýlar.
Sabýk Baþbakan Adnan Menderes ve sabýk Reisicumhur Celâl Bayar Askerî kumandanlýk tarafýndan tevkif edilmiþtir.
Eskiþehirde matbaasý olan herkes bu havadisi basýp yayýnlamalýdýr.' (...)
Ýþte böyle..
Evet, seçimle, milleti iradesiyle gelen bir iktidar iþte böyle gitmiþti.. (Bir süre önce, eski Gen. Kur. Baþkanlarýndan Ý. Baþbuð, 'Eðer, seçime gidileceði açýklansaydý, 27 Mayýs Darbesi olmazdý..' diye bir iddiada bulundu.
Halbuki, 1961 yýlýnda zâten seçim yapýlacaktý. O darbe, 1 sene sonra yapýlacak seçimi engellemek içindi.. Ýsmet Ýnönü'nün 1959 ortasýndan itibaren ihtilâl odaklarýyla daha bir artan dirsek temasý ve siyasî ortamý gerdirmek taktiklerinden de anlamak da mümkündü..)
Bugün de teyakkuz halinde olmanýn zamanýdýr.