Hemen ifade edeyim: Bu bir güzelleme yazýsý deðildir. Evet, Tayyip Erdoðan’la ilgili bir yazýdýr, ama güzelleme niyetiyle yazýlmýþ bir yazý deðildir.
Son darbe giriþimi karþýsýnda gösterdiði liderlik, sanýrým, herkesin (muhaliflerin bile demek istiyorum) ittifak ettiði bir hadisedir. Bugünkü siyasi zeminde baþka birisi bu önderliði yapabilir miydi? Bunun da ortak cevabý hayýrdýr.
Erdoðan’ýn liderliðinin sadece Ak Parti tabanýný deðil, çok çok geniþ bir toplum zeminini belli bir yöne sevk ettiði de açýktýr.
Ben buna “milli liderlik” denebileceðini düþünüyorum.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Ak Parti zeminindeki karþýlýðý, kuþkusuz çok daha belirgindir. Ama bu hadisedeki liderlik, Ak Parti zeminini çok aþmýþtýr. Þu sorulabilir: Acaba darbeye karþý meydanlara çýkan insanlar, “Partili bir Cumhurbaþkaný” çaðýrdýðýnda da ayný heyecanla hareket ederler miydi? Sanmýyorum.
Bu olayda ortaya çýkan toplumsal heyecan, partililiði aþan bir heyecandýr. Sanýrým sayýn Cumhurbaþkaný ve Hükümet çevresi de, olaydaki heyecanýn “partiler ötesi” bir mahiyette ilerlemesini tercih etmiþlerdir.
Bunun adý milli heyecandýr.
Onun için diyorum Cumhurbaþkaný’nýn liderliði de “milli liderlik”tir.
Böyle bir liderliðe Türkiye’nin ihtiyacý var mýdýr?
Evet vardýr. Toplumun her kesimini en azýndan belli konularda ayný yöne sevk edecek bir liderliðe ihtiyaç olduðu, þu son darbe giriþimi ile çok daha net olarak görülmüþtür.
Siyasette ortaklaþma olmuþtur.
Medyada ortaklaþma solmuþtur.
Sokaklarda ortaklaþma olmuþtur.
Çünkü duygularda ortaklaþma olmuþtur.
Çünkü yürekler “Söz konusu olan vatansa gerisi teferruat”ta birleþmiþtir.
Taksim’de CHP mitingine Ak Parti kadrosunun katýlmasý bu yeni durumun yansýmasýdýr.
Cumhurbaþkaný’nýn iki (CHP, MHP) muhalefet liderini Beþtepe’ye daveti de, iki liderin “Saray” rezervlerini bir kenara býrakýp davete icabetleri de yeni durumun yansýmasýdýr. Belli ki iki siyasi lider de son hadisede “Erdoðan’ýn liderliði”nin görmezden gelinemeyeceðine hükmetmiþlerdir.
Dünkü görüþmede, Cumhurbaþkaný’nýn da “parti rengi”ni hiç vermediðini, “kapsayýcý liderlik” örneði sergilediðini tahmin edebiliriz. Belki bir gün de, Beþtepe’ye, “muhalif - muvafýk” ayýrt etmeksizin, darbe sürecinde “Demokrasiden yana” tavýr koymakta tereddüt etmeyen “medya patronlarý”ný davet edecektir. (Ne dersiniz arkadaþlar davet etsin mi?)
Bir süre önce (23 Haziran) sayýn Cumhurbaþkaný’na “Eðitimde liderlik” çaðrýsý yapmýþ, muhalif - muvafýk pek çok ismin, böyle bir liderlikte sayýn Cumhurbaþkaný’nýn yanýnda yer alabileceðini ifade etmiþtim.
Düþünce þu:
Türkiye’nin böyle bir “milli liderliðe” büyük ihtiyacý var. Siyasi partiler olsun, iktidar - muhalefet olsun, birbiriyle kýyasýya rekabet eksinler, bunlar Türkiye’nin yararýnadýr. Ama bir de “79 milyonu kucaklayan” milli lider olsun.
Bu lider, kokmaz - bulaþmaz türünden bir makam dolduran kiþi olmasýn, evet, bu da önemli. Darbe giriþimlerini görmezden gelen, bazen ona ortaklýk eden Cumhurbaþkaný da olmasýn.
Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’sa, oraya geçtiðinde baþkalaþan, klasik Cumhurbaþkaný formatýna indirgenen birisi de olmasýn. Erdoðan Erdoðan olsun, enerjisi olan, Türkiye için 2023 gibi, 2053 gibi, 2071 gibi vizyonu olan, Türkiye’nin ana hedefleri uðruna sadece içinden geldiði parti ile deðil, muhalefet partileri ile de el ele tutuþabilen bir Erdoðan olsun. Diyelim Yavuz Sultan Selim’in kurdelasýný muhalefetle birlikte kesen...
Sayýn Cumhurbaþkaný “Tek millet” diyor ya... Kendi kiþiliðinde “79 milyonun tek milletliði”ni gerçekleþtiren.
Önceki gün, Karar gazetesinde The Guardian yazarý David Hearst’ün mülakatýnda vardý, “Erdoðan milli bir liderlik rolüne soyunmalý. Þu an saðlanan birliði kuvvetlendirmeli, muhalefeti olabildiðince yanýnda tutmalý.” diyordu. David Hearst hemen peþinden “Ve tabi Brüksel, Washington ve Londra da Erdoðan gerçeðini kabullenmeli” cümlesini ilave ediyordu.
Evet, darbe giriþimi, millet direniþi, Erdoðan liderliði, yeni muhalefet dili ve sonrasý...
Sýnav, bu süreçten yeni bir týrmanýþ sinerjisi çýkarýp çýkaramayacaðýmýzda odaklanýyor.
Cumhurbaþkanlýðý ve HDP konusunu yarýn yazacaðým.