Tam zamanında milli maçlarımız geldi. Çok gergin olan lig ortamından bu vesile ile biraz olsun uzaklaşıp nefes alabileceğiz.
Asla pes etmeyen bir yapıya sahip olduğumuz gün gibi aşikar. Fatih hocanın kadro seçimi de; kötü de oynasak, vasat da oynasak, her an sonuç değiştirebilecek futbolcularla takviye edilmiş. Hatta duran topla maçın neticesini alabilecek güçteyiz. Sadece savunmamız kademe hatası yapmayıp, iyi yardımlaşma içerisinde olmalı ve asla savunma, kalecisi ile kendi arasında depar atılabilecek boşluk bırakmamalı. Rakip futbolcuların kısa mesafe patlamalarının iyi olduğunu, buna karşılık bizim savunma elamanlarının ona cevap verecek süratte olmadığını biliyoruz.
Orta sahada rakiple başa baş mücadele etmek durumundayız. Ve bunu yapabiliriz. Bizim dışımızda futbol oynamaya çalışanlar öncelikle futbolun kurallarını yerine getirmeye çalışıp, maçın ilerleyen dakikalarında yeteneklerini ortaya koyuyorlar. Ama biz hakem düdüğü çalar çalmaz sonunun ne olacağını bilemeden hemen saldırıyoruz.
Seyircinin de baskısıyla bütün önlemleri bırakıp kazanmak için hamle yapıyoruz. Baktığımızda tam baskılı oynar gibi görülürken, pozisyonlar kaçırıyoruz havasını yaşarken, kalemizde gol görüp ondan sonra tamamen oyun disiplinini kaybediyoruz.
Aslında birbirimizden farkımız yok. Sadece onlar oyunu kuralına göre biz ise duygularımıza göre oynuyoruz. Artık dünyaya açılmış futbolcularımızla bunu yenmeli ve gelecek nesile örnek olmalıyız. Niye bu maç bunun başlangıcı olmasın? Ulus olarak bizleri stresten uzaklaştıracak fırsatı veren milli takımımızın alacağı galibiyet her zamankinden daha çok bizi sevindirecektir.
Hollanda’nın da bu defa puana ihtiyacı olması, onları da strese sokacaktır. Eski maçlardaki gibi bize karşı her şeyi garantilemiş bir takım havasında olmayacaklar.
