AK Parti ve MHP, öncelikle seçim ve siyasi partiler yasalarý; ama daha geniþ olarak Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sistemi üzerinde çalýþýyor.
Hükümet kaynaklarý, MHP ile aðýrlýklý olarak ‘ittifak’ý çalýþtýklarýný, ancak yeni hükümet sistemi üzerinde de “MHP’nin fikrini alacaklarýný” belirtiyorlar.
AK Parti ve MHP, 2019 seçimleriyle sýnýrlý olmayan ‘uzun soluklu’ bir iþbirliði için yola çýkmýþ.
Adý da ‘Milli Mutabakat’…
Ancak bu kavram sadece AK Parti ile MHP’nin uzlaþmasýyla sýnýrlý deðil.
Konuþtuðum AK Parti kaynaklarý, ‘mutabakat’ýn siyasal ittifaktan daha fazlasýný ifade ettiðini belirtiyorlar.
Türkiye’nin çýkarlarý sözkonusu olduðunda daha geniþ bir siyasal ve sosyal ‘mutabakat’.
Sadece siyasi partilerin deðil, gerektiðinde tek tek milletvekillerinin ve sivil toplum örgütlerinin katýlýmýyla geniþleyen, derinleþen bir mutabakat.
Bu mutabakatta iki önemli unsur var:
Muhalefet kanadý, politika belirlerken “Bu hükümete yarar” düþüncesine yenilmeyecek.
Hükümet kanadý da “Bu mutabakatý seçimde nasýl kullanýrým” düþüncesini rafa kaldýracak.
Siyasi deneyimimize bakarsak bu ‘imkansýz’ görünebilir.
Ancak dikkatli bir takip, AK Parti ile MHP’nin ‘imkansýzý baþarma’ yönünde ilk adýmlarý hýzla atmakta olduklarýný gösteriyor.
Ýttifak konusunda, esas olarak Türkiye’nin varlýðý ve geleceðine dair ‘ilkeler’ öne çýkýyor; bunun yanýnda partilerin ‘kimliði’ korunuyor.
Hükümet sistemi konusunda da ‘gücünü demokrasisi ve sivil iradesinden alan’ bir ‘aktif mekanizma’ için yine ‘ilkeler’ konuþuluyor.
Yani, bu mutabakat bir ‘partiler veya liderler mutabakatý’ deðil bir ‘ilkeler mutabakatý’.
Zira Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sistemi’nde, Cumhurbaþkaný yine devletin ve milletin birliðini temsil edecek.
Cumhurbaþkaný, bu konumundan ayrý tutularak ‘bir parti lideri’ olarak deðerlendirilmeyecek; ‘devletin baþý’ olarak Türkiye’yi temsil edecek.
Bu, Cumhurbaþkaný’na ne kadar sorumluluk getiriyorsa, muhalefet kanadýna da o kadar sorumluluk getiriyor.
Karþýlýklý ‘saygýnlýðýn’ korunmasýnda da, politikalarýn belirlenmesinde ve hayata geçirilmesinde de;
Özellikle dýþ politikada ve -esasen Türkiye’ye karþý bir ‘dýþ politika aparatý’ olarak kullanýlan- terörle mücadelede...
Uluslararasý alanda ‘Cumhurbaþkaný’nýn ‘devlet’ ve ‘Türkiye’ kavramlarýnýn karþýlýðý olduðu bilincinin yerleþmesi gerekiyor.
***
Hafta sonu yapýlan CHP 36. Kurultayý da bir baþka ‘ittifak’ görüntüsüne sahne oldu. Referandumda yüzde 48,5 ‘hayýr’ oyunun temsilciliðine talip olan Genel Baþkan Kemal Kýlýçdaroðlu, ‘Yoldaþ’ ve ‘Kuvva-yý Milliye’ kavramlarýný ayný konuþmada kullanarak bir ‘ittifak’ mesajý verdi.
Bu mesaj seçim sonuçlarýna da yansýdý. CHP’de aðýrlýk kazanmaya baþlayan sol-sosyalist eðilim, Kýlýçdaroðlu’na oy verirken, Parti Meclisi’ne de önemli isimlerini sokmayý baþardý.
Bundan sonraki süreç, Kýlýçdaroðlu’nun ‘yoldaþlar’ ile ‘kuvvacýlar’ý nasýl yöneteceðini gösterecek.
Kýlýçdaroðlu iki kanat arasýnda git-gel yaþarsa CHP cephesinde yeni bir þey olmayacak.
Ayný politikasýzlýk ve tutarsýzlýklar devam edecek.
Tutarsýzlýk demiþken;
Bir son örneðini TBMM’ye gelen KHK’larda gördük.
“Türkiye’yi OHAL KHK’larýyla yönetiyorlar, TBMM askýya alýndý” diyen CHP, KHK’lar onay için TBMM’ye geldiðinde koltuklarda yoktu.
Anayasa’ya göre KHK’lar, TBMM’de onaylanmazsa hükümsüz kalýyor.
CHP’nin engelleyecek kadar milletvekili yok.
Ancak bu kadar yüksek sesle itiraz ediyorsanýz, TBMM’de de tam kadro karþý çýkmanýz beklenir.
KHK’lara TBMM’de kaç ‘ret’ çýktý dersiniz?
‘29’…
HDP de dahil…
Kýlýçdaroðlu’nun rakibi Muharrem Ýnce ne diyordu; “Bir iddia ortaya atýyoruz, arkasýný takip etmiyoruz.”
Ciddiye alýnmamak için yeterli…