Milli olmayan MİT ve Hakan Fidan-II

Bugün, MİT Müsteşarı Hakan  Fidan’a koro halinde saldıran tayfanın başını CIA ve CIA’nin paralı uşakları çekiyor. Çünkü MAH’ın tarihe karışıp yerine 22.7.1965 tarih ve 644 sayılı yasayla MİT’in kurulmasından 1992 yılına değin hep generaller teşkilatın başına geçerdi. Bunlar da önce NATO’ya bağlıdır. Yasa  MİT’in sadece Başbakana bağlı olduğunu yazsa da, generaller her türlü istihbaratı önce Genelkurmay’la paylaşır,  oradan CIA Ankara İstasyon Şefine akar belge ve bilgiler. En sonunda “zararsız” olarak nitelendirilen bilgiler, kağıt üstünde MİT’in amiri olan başbakana sunulur. Bu yüzden de 12 Eylül 1980 darbesinden en son başbakanın yani rahmetli Süleyman Demirel’in haberi olur! Darbenin tarihini bütün batılı dostlar bilir, zaten ayrıntıları Langley Virginia’daki CIA Merkezinde enine boyuna tartışılır, 12 Eylül cuntasının temsilcisi olarak Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Washington’a gider, onay alır, döner ve darbe!!

Şimdi gene MAH’a dönelim ve MİT’e uzanan yıllarda teşkilatın nasıl da CIA’nin elinde 
bir şamar oğlanına dönüştüğüne bakalım.

Suriyeli bir bakan ve Lübnan Başbakanı:

Lübnan’da iç savaş ha çıktı ha çıkacak, Suriye BAAS tehdidi altında, Kuzey Afrika’da bağımsızlık hareketleri gerek CIA gerekse de MI6’yı çok rahatsız etmeye başlamıştı.  Ankara’da kurulu CIA İstasyon Şefliği ayda 100 bin lira ödediği MAH’ın ajanlarını çağırır ve bir dizi emir verir. “Batum Deliğinden”  Sovyetlere ajanlar gönderilir önce. Görevleri bölgedeki KGB görevlilerini oyalamaktır. MAH ajanları Sovyetler’de ajitasyon görevine başlayıp KGB’nin “dikkatini dağıtınca” Türkiye ve Türklere yakınlığıyla tanınan Lübnan Başbakanıyla gene MAH ajanları CIA adına ama CIA’den hiç söz etmeksizin, ayda 50 bin dolar karşılığı anlaşırlar. Para adamcağız servet edinsin diye değil Lübnan ve Cezayir’de “gerek görüldüğü” ortamlarda kullanılsın diye veriliyordu.

CIA, MAH’ı kullanarak Suriye’ye de el atmıştı. Annesi Türk olan bir Suriyeli bakan ikna edilip ayda 50 bin dolar karşılığı, görünürde MAH’ın ama gerçekte CIA’nın emrine girmişti. Neden mi Suriyeli bakan? Çünkü Suriye ordusunda sosyalist düşünce geniş bir taraftar kitlesi bulmuş ve sol darbenin eli kulağındaydı. CIA/MAH bunun farkındaydı nedense Şam bir türlü uyanamıyordu darbe hazırlıklarına. Daha sonra bu bakanın çabaları sonucu Suriye’de darbe oldu ama sol değil Arap ulusalcılığıyla karışık, ırkçı, faşist bir darbe.

CIA bunlarla da yetinmeyecek, 1638’den bu yana Türkiye’yle hiçbir sürtüşme yaşamamış İran topraklarında da gene MAH aracılığıyla ortalığı karıştırmaya başlayacaktı. ABD bir yandan Şah’ı destekler görünürken öte yandan MAH üzerinden İran’daki Kürt ayrılıkçı hareketini besleyip büyütecekti. Daha sonraki yıllardaysa CIA ve MI6 bu kez MİT’in kimi ajanlarını da kullanarak (Pilot Necati örneğin) Türkiye’de filizlenen PKK’nın palazlanması için büyük çaba harcayacaktı...

MAH ve daha sonraki yıllarda MİT hiçbir zaman tam anlamıyla milletin seçtiği başbakana hizmet etmedi. Asıl patronları başta CIA ve MI6 olmak üzere batılı istihbarat kuruluşlarıydı. Bu rezillik ta Turgut Özal’ın Başbakanlığına kadar sürdü, sonra gene eski günlere dönüş başladı. Ama bu kez Hakan Fidan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın emriyle göreve getirildi. Ve MİT gerçekten Milli İstihbarat Teşkilatı olmaya başladı. Türk milletinin, ta Teşkilatı Mahsusa ve Karakol Teşkilatından bu yana ilk kez tam anlamıyla vatana bağlı ve milletinin emrinde bir istihbarat kuruluşu oluyordu...

- Yarın da İzmir Fuarı’nda “Casusların Kedi Fare Oyununu” konuşalım efendim