Osmanlý Ýmparatorluðu Balkanlar’dan sökülüp atýlýrken Ýmparatorluðun demografisi de radikal bir þekilde deðiþmeye baþladý. Hýristiyan nüfusun yoðun olduðu topraklar elden çýkarken, mikro milliyetçilik hareketleri Müslüman nüfusa dönük etnik temizlik ve soykýrým kampanyalarýna giriþti. Böylece Kafkas ve Balkan Müslümanlarý Anadolu’ya çekilmeye baþladýlar. Zorunlu ve gönüllü mübadelelerle Ýmparatorluðun karma yapýsý deðiþti ve 19. yüzyýlýn sonunda Osmanlý Ýmparatorluðu Müslüman imparatorluðu hüviyetini kazanmaya baþladý.
Türk-Arap Ýmparatorluðu
Osmanlý, batý cephesinde yenilgiler alýp Ýmparatorlukta Müslümanlar ezici çoðunluða ulaþýnca Araplar devletin bir tür Türk-Arap Ýmparatorluðu haline geldiðini, bu realitenin yönetim yapýsýna da yansýyacaðýný düþünmeye baþladýlar. Bu beklenti aslýnda makuldü ve karþýlanabilirdi. Çünkü bu dönemde bazý istisnalar sayýlmazsa Ýstanbul’a isyan edecek bir Müslüman Arap milliyetçiliði geliþmemiþti. Fransýzlarýn ve Ýngilizlerin tüm çabalarýna raðmen, Araplar milliyetçiliðe hâlâ din zaviyesinden bakýyorlardý. Ne var ki Ýttihat Terakki’nin aklýnda Türk-Arap Ýmparatorluðu seçeneði hiç yoktu. Ýttihatçýlar üstten inmeci, pozitivist ve Türkçü bir tarzý benimsediler. Ýmparatorluðu bir arada tutabilecek diðer etnisitelere saygý ve dinin birleþtiriciliðinden yararlanmayý düþünmediler. Sonuç büyük bir felâket oldu.
Cumhuriyet kurulurken ayný hatalar tekrar edildi. Kürtler, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda milliyetçilik konusunda Araplardan bile daha geri bir vaziyetteydi. Kürt olduklarýný biliyor olmalarýna raðmen, Þeyh Sait Ýsyaný da dâhil olmak üzere, Kürt isyanlarýnýn gerçek anlamda milliyetçi isyanlar olduðunu söyleyebilmek zordur. 1920’li yýllarda Kürtler, Ýmparatorluðun yýkýldýðýný ve geriye Türklerin ve Kürtlerin, yani Müslümanlarýn olduðu bir devletin kaldýðýný biliyorlardý. O yýllarda Mustafa Kemal Atatürkve arkadaþlarý Ýttihatçý hataya düþmeyip, dinin birleþtiriciliðinden yararlanabilseydi, Kürtlerin farklý yönlerine devlet içinde yer açabilseydi Kürt milliyetçiliði hiçbir þekilde anlamlý bir büyüklüðe ulaþamazdý.
Cumhuriyet tarihine baktýðýmýzda Kürt milliyetçiliðinin Atatürk’ün ve Ýnönü’nün pozitivist, aþýrý laikçi ve milliyetçi siyasi tercihleri ve askeri darbelerin olumsuz etkileri sonucunda oluþtuðu söylenebilir. Bu anlamda bugünkü ayrýlýkçý Kürtçü hareketler bir tepki, hatta patlama türü hareketlerdir. Bu hareketlerin bir diðer özelliði ise geç milliyetçilik hareketi olmanýn ötesinde ‘çok geç milliyetçilik’ler oluþudur.
Sorun devlet kurmak deðil
PKK’ya yakýndan bakýldýðýnda, karþýmýzda 19. yüzyýl Ýttihat ve Terakki’sinin ve Cumhuriyet’in kötü bir taklidi ile karþý karþýyayýz. Hatta Ýttihatçý hastalýklarýn Stalinist ideoloji ile bulandýðýný görüyoruz. PKK belki bundan 100 yýl önce etkili olabilecek yöntemlerle hareket ediyor. Oysa Türkler, Kürtler ve hatta Araplar 21. yüzyýlýn baþýnda yeni fýrsatlarla karþý karþýya. Irk temelli milliyetçilikleri ve yýkýcý mezhepçilikleri aþabilirsek, baþka bir deyiþle aramýzdaki farklar yerine benzerliklere odaklanabilirsek tarih tekerrür etmemiþ olacak.
Bu haliyle PKK ayrý bir devlet kursa ne olur? Esad’ýn veya Barzani’nin devletinde kim yaþamak ister ki? Mesele ayrý bir devlet kurmak da deðil. Araplarýn 22 ayrý devleti var da ne oluyor? Suriyeli Araplar ve Iraklý Araplarýn ayrý devletleri var da ne yapýyorlar? Tek yaptýklarý birbirlerine eziyet etmek. Örneðin Irak’ta önce Saddam Hüseyin eziyet ederdi, þimdi farklý mezhepler bu rolü devraldý.
Özetle Türkler, Kürtler ve Araplar siyasetlerini daraltýlmýþ özellikleri üzerine deðil, daha çok refah, daha çok özgürlük, adalet, daha çok demokrasi ve eðitimli bir halk hedefleri üzerine kurmalýdýr.