Sanatta, mimaride ve diðer alanlarda estetik duygusunu ön planda tutan bir millet iken bugün sanki bu duygularýmýzý yitirmiþ gibi görünüyoruz. Konuya mimari þehircilik açýsýndan baktýðýmýzda karþýmýza büyük bir zevksizliðin ve estetik yoksunluðunun çýktýðýný görüyoruz. Þehirlerimiz, þehir estetiðinden, konutlarýmýz sanat estetiðinden yoksun ve zevksiz. Büyük bir medeniyetin temsilcisi olan ve mimaride, þehircilikte büyük bir sanat ve estetik zevki ortaya koyan milletimiz, þimdi neden bu anlayýþtan yoksundur. Osmanlý’nýn o tabi doku ile yapý dokusunu, sanat ve estetikle birleþtirdiði ihtiþamlý eserleri nerede?
Estetikten yoksun yapýlar
Estetik deðerlerden uzak, mimarlýk ve þehircilik prensiplerini yansýtmayan zevksiz, kaba, hantal, çevre ve insanla bütünleþmeyen beton yýðýný evler ve þehirler kuruyoruz. Ne konutlarýmýzda ne de þehirlerimizde insan faktörü öncelikli deðil. Gecekondulaþmayý geçtikte þehirlerimizdeki çarpýk yapýlaþma hiçbir mimari estetik taþýmayan, üste doldurulmuþ beton yýðýný, doðal hayata zýt, geçmiþ medeniyetimizle ilgisi olmayan bu çirkin yapýlaþmayý ve þehirleþmeyi neye baðlayabiliriz? Rant, ‘estetik ve sanat anlayýþýný yok etti’ diyebiliriz. Ama rant tek baþýna bu manzarayý tanýmlamýyor.
Bakýn Osmanlý yapýlarýna, çevre ve tabiatla ne kadar uyumlu ve nasýl asýrlarca ayakta kalmayý baþarabiliyor. Oysa þimdi 10 yýllýk binalarýmýz bile nerede ise yaþam ömrünü tamamlamýþ gibi görünüyor. Yapý dokularýmýz ile tabi dokumuz arasýnda hiçbir ahenk yok. Mimaride örnek alacaðýmýz bir medeniyete sahibiz. Yeni kent siluetleri oluþtururken yeni mimari tasarým zenginliðini de saðlamalýyýz. Tek tip sanat ve estetikten yoksun tasarýmlar, insanlarý mutlu etmiyor. Ruhumuzu esir alan çevre-doða-insan iliþkisini göz ardý eden basitlik yerine, ruhumuzu zenginleþtiren yapýlar ve þehirler kurmalýyýz.
Bugünlerde herkes TOKÝ’nin konutlarýndaki zevksizliði eleþtiri konusu yapýyor. TOKÝ, yaptýðý binlerce konutlarda estetik mimariyi ön plana çýkartabilirdi. Devlet olarak yeni þehircilik anlayýþýnda mimariye öncülük edebilirdi. Bu konuda sorumluluðu da olabilir. Bu tartýþýlabilir. Nitekim bu kurum da, mimari yönden eksikliðini dile getirerek bundan sonra ki projelerde bu arayýþlarýn hýz kazanacaðýný deklare etmiþtir. Bütün bunlarý bir tarafa koyarsak TOKÝ’nin olmadýðý yerlerde nasýl bir þehircilik ve mimari anlayýþa sahibiz? Ýþte tartýþýlmasý gereken de budur. Devlet ve millet olarak anlayýþýmýzý deðiþtirmenin zamaný gelmiþtir.
Mimar-müteahhit ve üniversiteler üçgeni
Büyük küçük müteahhitlerimiz, devletimiz, konut-þehirleþme plan, proje ve mimarilerini topyekûn gözden geçirmelidir. Bunun için mimar, müteahhit ve üniversite üçgeninde iþbirliðine ihtiyaç vardýr. Çünkü yapýsal ve kentsel estetik için mimarlarýmýza da büyük görevler düþüyor. Üniversitelerin ilgili bölümlerinin bu konuya daha fazla eðilmesi elzemdir. Üniversitelerimizin mimarlýk bölümlerinin her þeyden evvel bu ruhu vermesi çok önemlidir. Ama üniversitelerimiz bu estetik ve sanatsal tasarýmlarýn ruhundan uzak kalmýþtýr. Üniversitelerimize de bu konuda çok büyük sorumluluk düþüyor.
Güzel Ýzmir’i çirkinleþtiren yapýlar
Türkiye’nin dört bir yanýnda kentsel dönüþümün konuþulduðu þu günlerde bunu fýrsat olarak deðerlendirip yeni mimari konut ve þehircilik planlarýnýn gözden geçirilmesi ve yeni bir anlayýþla ele alýnmasýnýn faydalý olacaðýna inanýyorum. Yoksa kentsel dönüþümü, ‘yýk yeniden yap’ anlayýþý ile ele almak gelecek nesillere karþý sorumluluðumuzu artýrmaktan baþka iþe yaramayacaktýr. Çünkü yine yeþil ve tabi dokudan uzak, beton yýðýný, zevksiz, kýsa ömürlü beton yýðýnlarý ile þehirlerimizi doldurmaktan baþka bir gerçekliðe ulaþamadýðýmýz gibi bu anlayýþ uzun vadede hiçbir sorunu da çözmeyecektir. Kentsel ve yapýsal deðiþime Ýzmir’in çok daha fazla ihtiyacý vardýr. Çünkü güzel Ýzmir’i çirkinleþtiren bu yapý sürdürülebilir bir kentsel yaþam alaný deðildir.